ÇÖP etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ÇÖP etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2011-01-02

Ein Buch:Haben_Oder_Sein

Das ist ein sehr bekanntes Buch, ich weiss. Wir waren alle mal Anfaenger. Das Buch hatte mir eine Freundin geschenkt gehabt, glaube ich. Ich weiss nicht mehr genau...Oder ich habe es einfach in dem Zimmer gefunden, wo ich damals gewohnt habe und habe angefangen zu lesen...? Das Buch ist sicher ein Teil meines Lebens. Es war das erste Buch, das ich von Erich Fromm gelesen habe...
Heute, beim Aufraeumen wieder, habe einen alten Umschlag gefunden aus meiner Studiumzeit. Aus Tübingen. Ich war überrascht, habe am Anfang nicht einmal verstanden, worum es handelt. Und dass dieses Müllstück so lange überlebt hat, war auch erstaunlich. Irgendwelche Broschüre von der Erich Fromm Gesellschaft sollten drinnen sein...So lange her schon...
Was mir von Erich Fromm immer wieder in letzter Zeit einfaellt, ist die Theorie von den Phasen des Kapitalismus... Erste Phase des Kapitalismus und Sex; zweite Phase des Kapitalismus und Sex...In der ersten Phase des K. war alles auf  langfristig eingestellt. Enthaltsamkeit war eine Tugend. Die Schichten, die Geld gehabt haben, haben auch Produkte gekauft, die langlebig waren...Und das war damals eine Selbsverstaendlichkeit... Die Medien waren in einem erzieherischen Ton und nicht aufputschend so wie heute...
In der zweiten Phase des Kapitalismus war schon alles anders... Kapitalismus hat die Triebe entdeckt gehabt und wollte sie für sich selber benützen...EAT, PAY,WORK  war die Devise...Das heisst; die Medien waren nur Aufputscher für mehr Konsum...Und es sollte alles kurzlebig sein, sowie die Produkte, die wir kaufen...Keine besondere Qualitaet, besteht nur noch in der  Garantiezeit, wenn überhaupt. Schnell zum Wegzuschmeissen und ein Neues kaufen...Das neue Produkt ist meistens auch nicht viel besser aber für die kurzlebige Konsumzeit essentiell...Und so geht es weiter...
Diese Gedankenreste sind nicht aus dem obigen Buch, aber im Nachhinein kommt mir vor, dass das Gleichgewicht zwischen Haben und Sein schon laengst ein Problem war...

2010-05-14

9_Mai_2010_Wahlen_in_Nordrhein Westfalen

http://www.wahlergebnisse.nrw.de/

Das vorläufige Landesergebnis (Zweitstimmen) stellt sich wie folgt dar:
Wahlberechtigte insgesamt 13.270.933 (100 %)
Wähler/-innen 7.872.862 ( 59,3 %)
Ungültige Stimmen 113.537 ( 1,4 %)
Gültige Stimmen 7.759.325

Von den gültigen Zweitstimmen entfielen
2.681.736 auf die CDU - das sind 34,6 %
2.675.536 auf die SPD - das sind 34,5 %
940.770 auf die GRÜNEN - das sind 12,1 %,
auf die FDP entfielen 522.437 Stimmen - das sind 6,7 %,
und die DIE LINKE hat 434.846 Stimmen errungen - dass sind 5,6 %.
Diese Parteien haben die für die Teilnahme am Verhältnisausgleich erforderlichen Stimmenanteile (Sperrklausel) erreicht.

9 Mayıs ta Almanya nın en büyük eyaletinde seçimler vardı. Yeşiller oylarını % 12 ye yükseltmişler, ki bu bence bir başarı. Burda çöp ayrımı bile yok, bazen kendimi kötü hissediyorum bu yüzden. Hele de sokak kedilerinin yiyecek ararken bazen bu yüzden yaralandıklarını duyduktan sonra...Türkiye nin vahşi gündeminden sonra böyle sorunları düşünmek hoş oluyor...

2008-12-13

Ayrıca

Ayrıca digitürk yüzünden blogger e erişimin yasaklanması ve insanların tepkisizliği de, beni türkçe blog olayına karşı soğuttu.
Atina da olanlar hoşuma gitti. İşte demokrasi kültürü ile orta doğulu otokratik rejimler arasındaki fark ortaya çıktı.
Demokrasi CNN in yalanlarını dinlemek ile erişilebilecek bir şey değil. A.B.D. ve İngiltere kendi halkları için daha fazla demokrasi isteyebilirler ama orta doğudaki halklar için asla... Aslında İngiltere ve A.B.D. de bu yüzden otoriter ve anti demokratik rejimleri destekliyorlar doğuda. CNN in Yunanistan daki olayları verişi çok komik idi. Tam bir propaganda kanalı. (Fransız solu hakkındaki programları da komikti resmen.) Amerika lılar hala Fransız İhtilali gibi birşeyden korkuyorlar galiba... Halbuki ben Richard Rorty inin Fransız İhtilali ne bakış açısını doğru bulmuştum. Medya ile düşünürü birbirine karıştırmamak lazım tabii.
Digitük kutusunu tozlanmaya bırakınca ART Avrasya kanalını izleyememeye başladım.
Ülke tam bir çeteler arası savaşta. Suudi olan Türk Telekom ile kablolu yayın arasında bir hemşoluk var bildiğim kadarı ile :-) ve tabii AKP arasında. Dolayısıyla ART Avrasya kablolu yayında yok. Yani medya doğan ve erdoğancılar dışında bir de bu ara tekelciler arasında kapışılmış durumda.
Baykal ın bir konuşması CHP den de ümit kesmeme sebep oldu, sol ile alakaları yok.
Genelkurmay ın çıkışı inanılmaz derecede saçma idi. Askerde de mi zeki adam yok bu ülkede? Aklım almıyor, gerçekten aklım almıyor...

2007-06-25

Dine Dönüş Sol Amerika 80ler Darbe

Bu aralar yapılmayacak şeyler yapmak pek hoşuma gidiyor.
Delirmek ne hoş birşeymiş. Keşke daha evvel delirseymişim.
Aklıma gelen herşeyi yazmak, bir tür medya psikopatı olmak fena birşey değilmiş.
Yalnız gerçekten Türk medyası çok sığ. Kesinlikle alternatif medya lazım! Ne bu burjuva basını aşiret gibi, herkes birbirini tanıyor...
Magazin ve sosyete basını arasında gidip gelen bir basın bakış açısı var.
Basın normal demokrasilerde olduğu gibi çalışmıyor Türkiye de. Bir kere sermaye ile çok içli dışlı. Diyeceksiniz ki, şu anda her yerde nerdeyse bu böyle. Ama bunun dereceleri var.
Türkiye de mesela şu anda CHP li denebilecek gruplara kim hitap ediyor Cumhuriyet, Milliyet ve Radikal den başka?
Az. Bunların hiçbirinde de kendimi tam görmüyorum, iyi yazarlar heryerde, bütün gazetelerde var.
Ama yazar, gazete demek değil işte. Gazete yazardan daha fazladır...
Eksiklik kesin var.
Konu ne?
Konu yok.
Bugün Pazar. Çalışmıyorum...
Sadece makineyi boşaltıyorum...

Dine dönüş

Evet, bu kesinlikle gözlemleniyor, hem basında, hem politikada. İhlas ve Albaraka ayrı, ayrı birer gazete çıkartıyorlar...
Tabii bu 'hakka dönüşü', tam da bu (!) milletin tesadüfen olmadı. Bunda da Amerikan ın konjünktürel etkisi var.
Komünizmin politik şeklinin çökmesinden sonra Amerika ve İngiltere dinsel politika akımlarına daha da çok gaz verdiler. Zaten komünizme karşı da Islam radikalizmini kullanmışlardı, belirli tonlarda buna yine gaz vermeye devam ettiler... Çünkü böylesi işlerine geliyordu. Din solun panzehiri idi ve kesinlikle enstrümentalize edilmeliydi...
Çünkü büyük burjuva küçük burjuvayı iştahla kertenken olabilecek iki tane alternatif vardı; bir tanesi küçük burjuvanın soysuz ve hırsız kendi burjuvasından sıkılarak dine sarılması, ötekisi de biraz daha orta sınıf bir burjuvanın oluşup bu dinde kendini bulamayan bujuvayı kendi peşine sürüklemeye çalışması... Ki bu din dışı, orta sınıf burjuvanın içerisinde 'hırsız' ve 'dolandırıcılar' da en ufak bir kusur bulmayan, sadece 'Ahh birisi de kendisine doğru yolu öğretse de, o da çalabilse!' diye hayıflanan saf ve küçük hırsız diyebileceğimiz, sevimli ve acemi dolandırıcılar da vardı. Tabii dürüst insanlar da vardır bunların içlerinde Ama biz onlarla uğraşmıyoruz. O zaten olması gereken. Biz bizde hayret uyandıran şeylerle uğraşıyoruz.
Biliyorsunuz eski yunan kültüründe hırsızların bir Tanrısı vardı. Türkiye de de yakında böyle bir kült başlarsa, şaşmamak gerekir.
Zaten bu seçime katılma yüzsüzlüğünü gösteren insanlardan da bu ülkede anlaşılıyor ki, ülke hırsızları seviyor ve 'en büyük' lerini ödüllendirmekten hoşlanıyor... 'Abi çok iyi çalar, sana da birşey götürür!' gibi bir zihniyet var herhalde. Adamlar alenen çıkıp 'Benden iyi kimse çalamaz!' dese, adamın yine peşinden giden olacak. Peki büyük hırsız küçük acemi, onu gözünde idolleştiren hırsıza nasıl yardımcı olur sizce?
Onu soyarak. Bunun kendi içinde 'divine justice' (Tanrısal adalet) diyebileceğimiz bir tarafı var mıdır sizce? İnanın küçük hırsız büyük hırsızdan bu soyulma olayından sonra daha da çok etkileniyor ve daha da çok soyulmak istiyor...Bu olur birşey değil. Hayret uyandırıcı biraz değil mi?
'Kap,kaç' mentalitesi martılardan, insanlara biraz herkes de bu iklimde.
80 sonrası çoğalan bu tipler tesadüf değiller. Darbe ile ülkenin itildiği, ülkenin gitmesinin istendiği yollar bunlar... Seksen sonrası 'Özal zengini' diye de hitap edilen Türkiye nin geri kalan tarihinde bu şekliyle görülmemiş bir sınıf yetişti.
Yani dindar sağ, 'laik' sağ ve kapkaççı sağ var önünüzde seçenek olarak... Sağlardan sağ beğen! ' Aman sola dönüş olmasın...' telaşı var tabii bazılarının...
Sol olursa ne olur ? Bu ülkede hiçbir zaman güçlü ve gerçek sol olmaz, hiç korkmayın! Tehlike bile yok. Türk insanı dayanışmacı,
zeki bir halk değildir çünkü. Dayanışmacı sağ da olsa, o da birşey getirirdi. Ama o da yok. Artı sağın (hepsi için demiyorum) içinde bir zümre var ki, gerçekten hayat felsefesi 'Güçlü zayıfı ezer.' Küçük saf sağı da acaip iyi kafesliyorlar. Dayanılır gibi değil...