Postmodern Theory etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Postmodern Theory etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2010-12-19

Simply Diary

Turkey has only one english speaking newspaper from so called non-fundamentalist capital. But even this newspaper is not open-minded. And I must say, I am shocked how far right they are...
There is a columnist, obviously from the fundamentalist milieu, trying to be an intellectual in the western sense of the word, and at the same time  a turkish petite bourgeoise fundamentalist. He has the uneducated heart of an anatolian Atatürk opponent with a late modernized and educated mind. Late modernization has always something to do with USA. As the French was no more the leading country in the hegemony of the West. So the Americans brought their own model of modernization for these late modernized, non-western people. This was a success story as these late-modernized people were suffering from the dominance of the  earl-modernized elite of their own country. (No need to say that early-modernization has always something to do with Europe.) They had some kind of inferiority complex which they have tried to overcome with the new concepts that they have borrowed from the relatively 'new' hegemony of the West.
But they didn t get these concepts right, as they have only tried to express their uneducated heart in an educated mind. The word  'secular' is not an adjective that you can make a superlative out of it...But if you have emotional stress by that word and if you do not really understand the word, then you try to make something else out of this word. For these people, I mean the anatolian Atatürk opponents,  'secular' means something like  'without religion'. But this is not the real meaning of the word, this is how this special milieu tries to understand  'the world' from a very small minded window...
Please read the article to understand what I mean with this link below:
http://www.hurriyetdailynews.com/n.php?n=imagine-there-is-no-religion-2010-12-17
To say Freud was an ultra-secularist, is completely nonsense. Freud had nothing to do with this kind of political theory. 'Secular' is a political term to indicate a differentiation process of the West that the Middle East has not gone through yet, in a very broad sense of the term. You can borrow the words, the terms, the thoughts but you can t borrow history!!!!! You can t borrow historical, complex phenomena...You can t borrow processes...
There is a wonderful sentence of Freud regarding the nature of writing and thinking...We do not have the superior position of writing and thinking in the reality in most of the times...As the nature of thought is always quicker than the matter...But life has something to do with the matter:-)
...
There can t be a word like  'Kemalist'. This was also a western invention, probably for the simply reason of easier pronunciation... 'Kemal' is a arabic word  and 'ism' is coming from old greek, meaning that this person was a thinker...But Mustafa Kemal Atatürk (1881-1938) was not a thinker. He was a politician, a soldier but not a philosopher. He doesn t  'invent'  'secularism' as an evil coming over the poor and innocent muslims of Anatolia:-))) This is so funny, that someone can  'think' like this!!! But this is how they feel actually... They feel like this! They can t think actually.:-))
They felt themselves ignored and are still trying to take revenge over so many time...So reactionary!!!!
So regressiv in reality by trying to be progressiv in the article.:-)))

2008-05-13

Einstein 1879 -1955

Hitler den 10 yıl önce ve ona yakın coğrafyalarda doğmuş olması bence ilginç... Einstein tabii ki bilim kuramı ve bilim tarihi dışında II. Dünya Savaşı bakımından da önemli bir isimdi...

Einstein
Newton
Lavoisier
Kopernik (Copernicus)

Bu dört isim SSR de geçiyor ve önemliler. Tabii ki bilim tarihinin sadece dört kıvrımı yok ama kim eski kuramlar ile uğraşıyor ki...

2008-01-09

Muharrem 1 1429 ve notlar...

Bugün islami ay takvimine göre yılın birinci günü. Kimsenin farkında olduğunu sanmıyorum. Bu işle ilgilenenler hariç. Halbuki böyle şeyler kültürel açıdan çok önemli.

***

Dünkü yazı yine bir kızgınlık anında döküldü. Çünkü aslında okuma konusunda 'çalışkan' ama yazma konusunda tembelim... Yazmam için enerji seviyemin yükselmesi lazım, kızgınlık aynı zamanda enerji verir. Memnuniyet halinde insan bence doğal halinde yani tembeldir... Sistem tamamen denge içerisinde ise niye harekette bulunsun? Ben doğal halimde biraz otistiğim.:-) Birşeyi kendim için okuyorsam, ki genellikle öyle oluyor, dışarıya birşey taşıma, aktarma ihtiyacı içerisinde olmuyorum. Ancak kızdığım zaman doğal ahenk modumdan çıkma ihtiyacı hissediyorum...
O zaman da genellikle kendi kendime 'sayıklamaya' başlıyorum. Eğer karşımdakine göre davranırsam, çok şey yazmam gerekir... Bu da beni sıkıyor. Ama en azından bazı kitap isimleri verilebilir.
Benlik problemi en basit şekli ile Rorty nin 'Olumsallık, İroni ve Dayanışma' kitabının 'Benliğin olumsallığı' kitabında geçiyor. Ama aslında kaynak olmaktan çok sonuçları özetleyen bir kitap Rorty nin kitabı... Daha evvel okunması gerekenler Freud, Nietzsche, Jung,
Norbert Elias; Medeniyet Süreci 1. ve 2. cilt., Güdü Yapısalları ve Toplum
(Triebstruktur und Gesellschaft) Herbert Marcuse....
Liste daha fazla uzatılabilir ve daha iyileştirilebilir...

Benlik problemi bence çok ciddi bir problem. Moderniteyi eleşitren biri
Descartes ın 'Cogito ergo sum' u ile tatmin olmayacaktır. Bir kimsenin benliğini aslında en kaygan (Düşünmek uçucu bir işlemdir, kelimeler sağlam ve değişmez yapıtaşları değillerdir.) zeminde tekrardan sağlam olarak tanımlama isteği çünkü zaten doğal karşılanamaz. Bir kere söz herkese ait olan alanın malıdır, kişi ise özeldir... Bir kere kendini söz ve düşünce üzerinden tanımlamak isteyen toplum ile arasına bir 'sözleşme' koyuyor denebilir...
Sonra kadın benlik ile erkek benlik arasında mutlaka fark var. Bu farkın telafuz edilmesinden korkanlar genellikle kadının aslında en iyi halinde bir erkek gibi davranmasını bekleyenler... Bu da ne büyük bir saçmalık!
Toplum (sadece bizim toplumumuz değil, Batı bence daha beter) aslında 'ideal benlik' (ki böyle bir şeyin biraz eğreti olacağı açık) kurgusunu erkek üzerine yapıyor... Bir de böyle bir gelenek var, bu geleneğin kolay kolay aşılması beklenemez... Platon un metinlerini okuyun, kadınlardan nasıl nefret ettiğini, erkek arkadaş kavramını eşcinsellik derecesinde abarttığını göreceksiniz... Sonra Romalıların hukuk metinlerini düşünün kadın muhatap bile değil...
O zamanlar bu farkın telafüz edilmemesi, 'modern' idi ve kadını desteklemeyi amaçlıyordu, çünkü modern öncesini aşmak istiyordu.
Yani kadın aslında modern öncesi düşünen kimselere belki değersiz, belki erkekten daha az değerli gözüküyordu ve bunu telafi etmek için bir çaba vardı. Ama bazı şeyler o kadar geride kaldı ki, bugün artık kimse normalde o zamanki kadar seksist düşünmüyor. Türkiye de ve kırsal bölgelerde, veya dünyanın başka yerlerinde bu konularda hala sorun olabilir ama yine de bence o zamanlara göre oldukça mesafe kat edildi...

***

Jung un benliğe bakış açısı ilginç... Jung bireyin 'soyu' ile (ırk demeyelim, ki Jung diyor, bu onun için somut ve önemli bir kavram) bir bağlantı içerisinde olduğunu savunuyor... Yani aslında bizim modern anlamda anladığımız şekli ile tekil birey yok... Biz aslında meyve, sebze gibi devamlı üreyen bir zincirin içerisinde bulunuyoruz...
Tabii bu tanı Jung un kendisi için de bir sorun oluyor, çünkü aslında Jung modern bir eğitimden geliyor ve kimse de üniversitede insanların aslında ataları ile rüyalar üzerinden konuştuğunu iddia eden bir Prof. istemiyor...
Jung aslında çok büyük ikilemler içerisindeydi. Zaten kendisi yapısı itibari ile hareketli bir yer altı ruh dünyasına sahipken, bunun üstüne bir de o zamanın çelişkileri ve problemleri eklendi... Yani hem iç dünyadan, hem de dış dünyadan baskı altında idi...

2007-12-10

Lucien Freud 1922


Lucien Freud, Freud un torunu. Ünlü bir ressam aynı zamanda. Ama bu bloga nasıl geldi ? Ressam olarak da, Freud un torunu olarak da gelebilirdi bu bloga. Ama hayır bir rüyamın detayının serberst çağrışımı olarak geldi bu bloga... Ben de şaşkınım..
Ben benliğin asla sadece görünen benlik olduğunu düşünmüyorum, hatta bildiğimiz, tanıdığımız, en otantik tecrübe alanı olduğunu da hiç düşünmüyorum... (Yani asla 'Düşünüyorum öyleyse varım.' değil, Descartes ta olduğu gibi...)
Bilinç ve benlik bence en büyük bilmece, hiçbir zaman da tam olarak kavranamayacak...kavranamaz... İnsan bir makina değil çünkü...Rasyonalizm insanın insana hakimiyetinin yolunu açmış oldu bir şekilde, her ne kadar Kant insanı özgür kılmanın tek yolunu akılda görüyorduysa da... Önceden her hareketi bilinebilen bir makineye indirgendiğinde insanın artık manipule edilmesine hiçbir engel kalmamış oldu...
Fluxus diye bir akım vardı bir zamanlar. Bazen bir akışın içerisinden baş ve son çıkarmak zor oluyor... Sadece naklen yayın yapılabiliyor...
Nietzsche çekiçle felsefe yapma fikrini geliştirdi, bence sanki uykumda sayıklıyorum...
Sayıklıyorum, sayıklıyorum...
''For Descartes could be the world full of treacherous illusions, even a genius malignus can be imagined, but the self-conscious was a place of authenticity, an immediate knowledge can be reached through the introspection. (well, I want to make a short digression: this tendency has often used in philosophy, think of Augustinus and Rousseau, take the example of "Confessiones"; a tendency which can even reach a pathetic way of self-exhibition or soul-exhibition as we see in the last book of Rousseau 'Les rêveries du promeneur solitaire' )''

2007-06-15

Kelimeler ve Şeyler 1

Okuan Kitap: Kelimeler ve Şeyler. İnsan Bilimlerinin bir Arkeolojisi
Michel Foucault Çeviren: Mehmet Ali Kılıçbay
Istanbul: İmge, 2006

S 480

'İnsan bilimlerinin kat ettikleri epistemolojik alan önceden hükmedilmemiştir:hiçbir felsefe, hiçbir siyasal veya ahlaki tercih, hiçbir ampirik (=tecrübeye dayalı,b.) bilim, insan bedenine yönelik hiçbir gözlem, hiçbir duyu, hayal gücü veya tutku çözümlemesi, 17. ve 18.yüzyıllarda hiçbir zaman insan gibi bir şeye rastlamamıştır;....'
'Çözülemeyen bazı bilimsel sorular' gerekli 'paradigm shift' i zorlamışlardır. Bu da hiç kolay olmamıştır.
'İnsan bilimlerinin her birinin ortaya çıkışının, bir sorun, bir talep, teorik veya teknik cinsten bir engel vesilesiyle olduğunda kuşku yoktur; psikolojinin 19.yüzyılda bilim olarak yavaş yavaş kurulabilmesi için,....'

2007-06-14

İbn Teymiye 1263 1328

Ben bu düşünürün ismini hiç duymadım mesela. Birçok kişinin de duyduğunu zannetmiyorum.
Tesadüfen Wikipedia daki bir link üzerinden geçti elime. Nominalizm hakkında o da yazmış. Ama ne yazmış bilemiyoruz tabii...
'Non-linear' olmak benim hoşuma gidiyor. İnternet 'non-linear' bir medya ve bu yüzden bir kere daha gelişmiş bir medya.
İnsan aslında 'linear' düşünmüyor. İsterse düşüncelerini o kalıba sokabilir ama doğal halinde bilinç 'non-linear' çalışıyor.
Bu blog da tesadüfen seçilmiş bir medya değil aslında. Çünkü insana 'non-linear' olma fırsatı veriyor. Aynı zamanda bir zaman çizelgesi de var. Bence bu iki özellik önemli.
Ne demişler: 'Media is the message.'...McLuhan

Ockham 1288 - 1348

Ockham 14.yüzyıl filozoflarndan ve dinin bütün baskısına ve kendi dindarlığına rağmen inanç ve bilgiyi ayırmaya çalışan insanlardan. İkisinin de hayrı için muhtemelen..
Benim için önemli olan tarafı nominalizmin öncüsü olması ve düşünme sanatını dinin baskısından yavaş yavaş kurtarmaya çalışması...
Bu dinin 'per se' kötü ve geri birşey olduğunu göstermez, yani pozitivizm saçmalığına girmek de yanlıştır. Çünkü bilgi, bilim 'linear' ilerlemez.
Maalesef insanlar duygusal ihtiyaçları ile bilimi birbirlerine karıştırıyorlar... Dinde duygusal tatmin arayan çoktur ve bu doğaldır. Ama düşüncenin bütün bunlarla ilgisi yok. Yani pozitivizm de tamamen dinin strukturları üzerine kurulmuştur. Aklı karışmış tektanrılı çocuğa (ki bu standard değil sadece evolusyonda bir tuhaflıktır) veya ruhsal dengesi bozulmuş 19.yy burjuva erkeğine bir tür ruhsal yardımdır pozitivizm.
John Gray in pozitivizm ve katolizmle ilgili güzel bir kitabı vardı...Bulup buraya ekleyeceğim.

Pozitivizm ve din ilişkisi üzerine yazan yazarlar:

John Gray

Bernard Ple

Ayrıca:
Ama pozitivizmin güzel bir özeleştirisi benim kastettiğim manada olmasa da, Foucault nun 'Kelimeler ve Şeyler' kitabında var.

2007-06-11

Richard Feynman

Richard Feynman linkine ve ismine taseadüfen rastladım ve yine geçmişten birşey bulduğum için sevinerek onu bu bloga ekliyorum. Senelerdir Richard Feynman okumadım ama gençliğimde beyaz dizi okur gibi onun bazı popüler kitaplarını okuduğumu hatırlıyorum. Çok zeki yazıları, ayrıca zor şeyleri kolaylaştırarak anlatma tarzı pek hoşuma gitmişti. Her şeyle dalga geçer bir tavrı vardı. O ağır, kendini beğenmiş, can sıkıcı bir bilim adamı değildi.

Postmodern Theory

‘The obsession to find one essential truth blinds us to the relationary nature of complexity, and especially to the continuous shifting of those relationships. Any acknowledgement of complexity will have to incorporate these shifts and changes, not as epiphenomena, but as constitutive of complex systems.’

7 Complexity and postmodernism
in 'Complexity and Postmodernism'