Alışveriş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Alışveriş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2010-08-14

I hate Dora Hospital Grubu! Sen de katıl!


http://www.sikayetvar.com/ a
Dora Hospital hakkında ben de bir şikayet mektubu yazdım. Aşağıda mektubu olan anne de içimi sızlattı. Ben de anneyim ve o benden daha şanslı imiş, ne kadar rezil bir yer olduğunu anlayıp, bebeğini falan oraya götürmeye kalkışmamış!!!!!!!!!!

Dora Hospital de Can Pazarı


9.Ağustos 2010

9.Ağustos 2010 tarihinde 23 aylık kızımı Dora Hospital acil servisine götürdüm.Kızımın ateşi vardı. Doktor ateş düşürücü ve antibiyotik yazdı ve bizi eve gönderdi. Halbuki Avrupa da olsak, ki senelerce Avrupa da yaşadığım için biliyorum, acil de hemen bir tedavi görmesi gerekiyordu. Ama burda özel hastahanelerin hiçbirinde böyle bir adet yok sanırım. Eskiden ben devlet hastahanelerinde bile daha esaslı davranıldığını bilirim.
İkinci gidişimizden sonra kendisine bunu belirttiğim Pazarlama Müdürü oldukça küstahça cevaplar verdi.
Biz eczaneye gittik, eve geldik, ilacı verdim, kızım kustu ve havale krizine girdi. Ne yapacağımızı bilemeden yakında olduğu için yine aynı hastahaneye gittik. 
Acilde hazır bir doktor ve hemşire yoktu. Yine aynı doktoru yukarıdan çağırdılar.Gelmesi hali ile biraz sürdü, acilde hazır acil doktoru olması gerekmez miydi?

Oksijen tüpüne bağlandı. Bir süre sonra bizi kızımın yanından ayırdılar.

'Pazarlama Müdürü' 
(ki bu tabiri bir hastahane için komik buluyorum) nün  odasına çıkardılar. Kızımızın yoğun bakımda kalması gerektiğini söylediler, bizden ne kadar koparabileceklerine baktılar.(resmen)
Meğer o sırada kızımın kalbi durmuş, tekrar havale geçirmiş ve panik olmuşlar, başka hastahane arıyorlar.Bize bunları söylemediler!!!!!!!!! Öteki hastahaneden öğrendik. 
Dora Hospital değil, Estetik Merkezi falan gibi bir isim bulup, çalıştıkları sahayı değiştirsinler!!!!!!!
Kerem Nadi de başka bir işle uğraşsın!!!!



http://www.sikayetvar.com/
DORA HOSPİTAL Anne Sütü Sağılması İçin Ücret İstendi!
22.12.2009 tarihinde 4 aylık bebek sahibi çalışan bir anneydim. İşyerim evime uzak olduğu için süt sağma makinemle iş yerimde süt sağıp akşamları eve bırakıyordum. Yukarıda belirttiğim tarihte makinem bozuldu ne yapacağımı bilemedim. Eve gitsem bir bebeğimin karnı doyacak fakat ertesi güne bırakabileceğim sütüm olmayacaktı. Çalıştığım yerin karşısında o zamanlar yeni açılan Dora hospital telefonla aradım.

Durumu anlattım ve makineleri var ise kullanabilir miyim diye rica ettim. Telefonumu alıp döneceklerini söylediler. 1 dakika sonra arandım ve gelebileceğimi söylediler. Çok iyi karşılandım, hemşire ile odaya alındım makine getirildi. Makineyi bildiğim için sağım işlemini gerçekleştirdim kendime ait steril 2 kaba koyup teşekkür ettim. 1 kap 100ml. Çıkarken usulen tekrar teşekkür ettiğimi ve ne kadar ödeyeceğimi sordum.

Beni vezneye yönlendirdiler ve 30,00-tl istediler. Telefonda rica minnet durumumu anlatmışım. Ben para bile alacaklarını düşünmezken normalde manuel bir makinenin fiyatı 30,00-tl iken 10dk bir işlem için para istemeleri üstelik anne sütünün önemini bilen bir toplulukta yaşıyorken böyle bir ücret istemeleri beni çok üzdü ve bunu dile de getirdiğim halde ki faturada da aynen anne sütü sağılması diye açıklama yapmışlar beklemediğim bir şeydi, ama mecbur olan bendim.

En azından telefonla bilgi verebilirlerdi ve ben 10 dk lık 2 kap sütü sağma karşılığı vereceğim 30,00-tl yerine manuel süt sağma pompası alırdım uzun süre de kullanırdım. Dora hospital diğer adıyla Kerem Nadi Özel Sağlık Hizm.Tıbbi Dan.Ltd.Şti.'ni anne sütünün ne kadar değerli ve önemli olduğunu bebeklerimizi anne sütü ile beslememiz gerektiğini vurgulayan teşvik eden bir dünya olmamıza rağmen bunu ticari anlamda kullandığı için kınıyorum.

2008-12-13

Lush is lasch!

Lush ingilizce lüks gibi birşey demek, 'lasch' almanca türkçedeki laçka gibi birşey... Bu senenin aptallıklarına bu mega aptallığımı eklemem gerek, tabii her yaptığım aptallığı buraya yazmıyorum ama artık yeter. 'Lush' diye bir mağaza var, doğal ürünler üzerine.
'Body shop' un ingilizcesi.( 'Body shop' ta ama hiç böyle bir tecrübe yaşamadım.( (Ayrıca tabii biz doğuluların kapitalizmin ve doğa sömürmenin en azılı iki ülkesi olan İngiltere ve Amerika gibi ülkelerin mağazalarından niye alışveriş ettiğimiz gibi bir soru da sorulabilir.) 'Lush' mağazasından müşteri olarak şikayetçiyim.
Aldığım saç boyası berbat ötesi çıktı, üstelik en ufak bir açıklama yazısı yoktu içerisinde. Aslında yarın mağazayı basıp, orda bir protesto yapmak lazım!

2008-07-27

Kapalı Çarşı

Kapalı Çarşı yı yerlilere tanıtmaya gerek yok. Ama Istanbul a gelen yabancılara yardımcı olmak beni ilgilendiriyor. Sonra hiç aklıma gelmeyen sorulara internette cevap aramak zorunda kalıyorum bazen. Kapalı Çarşı aslında dünyanın en eski 'shopping mall' larından bir tanesi herhalde... Batılı birçok kavramın daha evvelden Asya da olduğunu görüyoruz. Fikirlerin gelişme süreçleri ve uygulanışları farklı tabii ki...

http://www.grand-bazaar.com/
Note that the bazaar is closed entirely on Sunday, as is the Egyptian (Spice) Market.

2007-10-07

İkea nasıl Mikea oldu?

Türkiye ye gelen her yabancı şirket bir şekilde burdaki bir grup ile çalışmak zorunda maalesef. İsveçli şirket Ikea normalde zengin sınıfa değil orta sınıfa hizmet eden bir mağazadır. Bu onların felsefesidir. Bunu da herkes bilir. Oligarşi ile yönetilen Türkiye de herşey oryantalist bir çılgınlığa dönüşüyor ve olay çığrından çıkıyor. Mapa Maya Grubuna ait bir şirket ve nasıl oluyorsa Türkiye deki IKEA dünyanın başka yerindeki IKEA lar gibi işlemiyor.
Ne oluyor Istanbul Ikea da? Birileri toptan alıp, tekrar mı satıyor da malları durmadan
herşey eksik ? Üç ürünün ikisi yok ortada. Bir tanesinin de parçaları yok. Fiyatlar kısmen Avrupa dan daha yüksek ? Nasıl oluyor bu?

Yukarıdaki linkte 2005 yılında Capital diye bir ekonomi dergisinde çıkmış bir yazı var. Ikea Istanbul un öteki Ikea lardan farklı olmayacağına dair bir sözü var yerli ortak şirketin. Ama farklı!!!!

***

Bu konuda da daha çok yazılır ve zaten uzun süreden beri aklımda olan bir konu idi ama yine vakit yok... Sonra...

2007-08-03

Istanbul Ithalat Internet

Ben hala interneti A.B.D. nin bu dünyaya kattığı ender iyi şeylerden biri olarak görüyorum. Aslında savaş sırasında haberleşme için geliştirilmişti ama şu anda dünyayı birleştiren bir rol oynuyor.
Geçenlerde Milliyet te Elton John un 'İnternet kalksın!' sözünü okuyunca hem şaşırdım, hem de güldüm. Bu da entersan bir tepki diye. Internet bence kalsın!
Zaten bu bireylerin demesi ile olacak birşey değil.
İletişim bilimcisi McLuhan ın 'Media is the message' sözü meşhurdur. Yani kullandığınız medya içeriğe etki eder gibi bir manası var aşağı yukarı ve bence de öyledir...
Bazı şeyleri ancak bazı medya türleri ile yapabilirsiniz, başkaları bu işe uygun değildir.
Ama normal insanlar bu haberleşme sevincinin dışında bir kullanım alanı arıyorlar internet için. Size tavsiyem aldığınız her yabancı şeyin (ki bu Türkiye de kullandıklarınızın büyük bir bölümü olacaktır maalesef...) internetteki fiyatına bakın ve bu ülkede nasıl güzel, güzel kazıklandığınızı anlayın... Mesela kendi ülkesinde 10 dollar olan bir ilaç Türkiye de 3, 4 katına satılabiliyor. Bu olacak birşey değil. Internetten de alabilirsiniz bunu unutmayın!
Türkiye ithalatın son derece mantıksızca ve olmayacak kar marjlarıyla yapıldığı bir ülke. Ama buna asıl sebep, doğulu zihniyet... Türkiye de 'ratio' (akılcılık) çirkin görülüyor. Fiyat ve mal arasında mantıklı bir ilişki olması zaten beklenmiyor.
'Adamına göre muamele' kuralsız insanın ruhunda olan birşey. Ben bunu çok rahatsız edici buluyorum mesela. Kapının dışına hizmeti ve fiyatları yazmak Batı dan gelen iyi birşey. Yoksa her işyeri keyfiliğe düşebilir aslında... Bir de bizim insanımızın bir türü hala şansı piyangoda aramak yerine normal iş hayatında aramak istiyor...
Eskiden taksi şöförleri ile pazarlık yapılırdı arabaya binmeden önce. Neyse ki bundan kurtulduk... Taksimetre diye birşey var uzun zamandır. Ama taksiler hala olması gerektiği gibi değil, çünkü asıl taksi sürücüsü ile işsiz, vasıfsız genç erkek gücü arasında fark gözetilmiyor. Halbuki o işi de profesyonel olan yapsa, daha çok para kazansa, sigortalı olsa, normal insanlar da taksi sürücüsü olmadığı halde bu işi yarım, yamalak yapanlardan kurtulsa... Bu teklif mesela kimsenin hoşuna gitmez Istanbul da. Ama bu bence kesin bir sorun bu şehirde.
Konudan konuya atlıyormuşum gibi gözüküyor biliyorum ama aslında soyutlar düzeyinde hep aynı şeyler üzerindeyim... Soyut strukturların inanılmaz çok ve çeşitli dışavurumu vardır... Soyutları somuta indirirken hep bir şekil almak gerekir ve şekil soyutu kısıtlar... Onu tekile indirir... Antrenmansız düşünce şekli tekili görür ve anlar. Bu yüzden bazı soyut kavramları baside indirgemek zordur...Cahil insan şekle takılır... Çünkü onu görür, onu anlar.
Soyut olarak konu Istanbul da fiyatların belirlenmesinin ne kadar zor olduğu bazı zihniyet şekilleri yüzünden... Yani Istanbul da şöyle bir zihniyet var: 'Eğer ben 'zengin' müşteri ile 'fakir' müşteriye aynı fiyatı uygularsam, zarar ederim.' Böyle saçma birşey olabilir mi? Standartların oturmaması ile ilgisi var bunun...
Ama aşama kaydedildi, hem de çok aşama kaydedildi...

2007-02-14

St Valentine s Day

Türkçemize 'Sevgililer Günü' diye çevrilen 'Aziz Valentin' günü Hristiyanlığın ve Kapitalizmin ne kadar uyumlu iki ideoloji olduğunu göstermesi açısından önemlidir.
Zavallı Aziz Valentin eminim kendisinin bir gün kapitalizmin bir aracı haline getirileceğinden habersiz maddiyattan uzak bir maneviyat içerisinde çiçekleri toplamıştı. Sorun hristiyanlığın kendisi değil, sorun kapitalizimde herşeyin ama herşeyin birer araç olması amaca hizmet eden...Ve tabii herşeyin satılabilir ve para getirir olması...
Ticaret kötü birşey değil, herkes yaşamak için paraya ihtiyaç duyar ve para kazanmak ister ama 'çaktırmadan' herşeyin birer medya ve ekonomi tezgahı haline gelmesi ve kültür adına bir tek insanın kalkıp konuşmaması bizim gibi tinsiz ülkelerde olur herhalde bir tek...
Ben bir gün televizyonda (Türkiye ye Avrupa dan tatile geldiğim bir ara) bu St Valentin gününün 'Sevgililer Günü' olarak adaptasyonunu izlemiştim televizyonda ve şok olduğumu hatırlıyorum.
Alman ekolünün herşeyi ama herşeyi birer iktidar aracı olarak gören tutucu ve bence hafif paranoyak kültür politikalarına karşı, 'kültür de neymiş canım, yiyelim, içelim, keyfimize bakalım' derecesinde bir saflıkla işlenen politikalar tam bir zıtlık içerisindeydi.
Yukarıda verdiğm link yine Pravda dan. Pravda benim pek hoşuma gitti. Thailand da bir toplu evlenme törenini haber olarak vermişler. Bence gayet hoş.
Sadece 14.Şubat ta değil, her gün sevin ve sevişin ! Alışveriş ayrı birşey!
Herhalde 80 lerde 'Savaşmayın, Sevişin!' veya John Lennon un 'All you need is Love' gibi solun bir parçası haline gelmiş sloganlara karşı 'modern' sağ bu zavallı Aziz Valentin i bulmayı akıl etti. Çünkü Aziz Valentin hep vardı ama böyle bir alışveriş günü haline getirilmesinin ideoljik bir süreç olduğunu anlamak gerekir.

2007-02-04

Etiyopya ve Kahve


Der coffea arabica mocca Kaffeebaum ist der ursprünglichste seiner Art. Das Gewächs stammt, anders als sein Name suggeriert, nicht aus Arabien, sondern einzig und allein aus den Regenwäldern im Hochland Äthiopiens, wo es in Höhenlagen ab ca. 1200 bis 1500 Metern zu finden ist. Hier hat die wilde coffea arabica sein letztes Refugium, während sie in anderen Ländern ausschließlich in Kulturen heranwächst. Sämtliche rund 10 Milliarden coffea arabica Sträucher der Welt, ob in Brasilien, Kenia, Costa Rica oder anderswo, sind Abkömmlinge von Wildpflanzen aus Äthiopien. Dieser Kaffeebaum produziert kleine rundliche Bohnen. Der Wachstumsprozeß dieser Sorte ist durch die große Höhenlage langsamer als in den meisten anderen Kaffeeregionen. Der Name Sidamo kennzeichnet die Region aus der dieser großartige Kaffee, mit seinem eigenen unverkennbarer Geruch und Geschmack, kommt. Äthiopien Sidamo Mokka als klassische säurearme Sorte zählt zweifellos zum Besten, was der Weltmarkt zu bieten hat.
http://www.moccaclub.com/modules.php?warp=artikel&group=1_16&seite=1&id=5&kid=b01673be9b085902e74be3f4a2505592

Efenim yukarıda Viyana da bir kahvenin adresi var. Burası klasik Viyana kahvesi gibi olmasada, gayet hoş bir yer. Zaten klasik kahvelere çok gidiliyor, burası da değişiklik için iyi bence. Ayrıca güzel bir internet sayfaları var.
Metinde coffea arabica mocca denen Kahve ağacının en asıllarından bir tanesi olan türünün Arabistan dan değil Etiyopya dan geldiği yazıyor.
Dünyadaki 10 milyar kahve ağacı nerde olurlarsa olsun Kosta Rica, Brezilya,Kenya diyelim veya başka yerlerdeki kahve ağaççıkları aslında Etiyopya daki aslından türetilmiş.
Bütün bunları Etiyopya yı, Viyana yı, Türkçeyi biraraya getirmek benim hoşuma gidiyor.
Hayatımın uzunca bir bölümünü analitik düşünceye ayırdıktan sonra 'karıştırmak' hoşuma gidiyor...

2007-01-23

Alışveriş Kapalıçarşı



Aslında dünyanın herhalde ilk shopping mall larından bir tanesi Kapalıçarşı. Çay, kahve ve her türlü paketlenmemiş yiyecek için bence Kapalıçarşı ideal...
'Ratio' kelimesi Almanca da akılcılık demek olan 'Rationalismus' kelimesinin köküdür ve çok önemli bir sözcüktür. Türkçeye çevrilirken bu çok önemli etimolojik anlam kaybedilmiş oluyor. Dil bence felsefe için araç değildir, felsefeyi şekillendiren ana maddedir...
Erasmus von Rotterdam ın, 'Biz herşeyin sahtesini kullansak ne olur?' lafı meşhurdur. Erasmus von Rotterdam zeki bir insandı ve Avrupa nın hammadde zengini Asya karşısında zor durumda olduğunu biliyordu. Batılılar bu 'ratio' işine çok öem verdiler. Yani lazım olduğu kadar kullanmak... Hammaddeleri idareli bir şekilde kullanmak, mümkünse taklit etmek. İyi işçilik, paketleme gibi gözboyayıcı işlemlerle doğunun hammadde zenginliğinin önüne geçilmesi... Mesela bu yüzden gastronomide sunum tattan, parekende alışverişte paket içindekinden daha önemli bir konuma geldi zamanla nerdeyse...
Tabii ki sunum, paket, 'ratio' ikinci derecede de olsa önemli şeyler. Doğulular genellikle bu tip şeylere büyük hayranlık besliyor ama bunun bir 'Truva atı' olduğunun farkında değil çoğu...
Bugün artık poşet çaya karşı ciddi kampanyalar var Avrupa da. Hatta bir sanatçı -maalesef şu anda ismini veremiyorum- demonstratif,yani göstermek için (konuya dikkat çekmek için) kullanılmış poşetlerden eserler üretmişti ve bu benim çok hoşuma gitmişti.
Mesela Kanyon da da bir ara plastik şiselerden yaplmiş hayvan figürleri vardı... Çocuklar yapmışt. Tabii Istanbul da hangi maksatla yapıldı onu bilmiyorum ama devamlı doğayı kirleten artık üretmek çok ciddi bir sorun... Bunu anlamak lazım...
İdareli ve gerektiği kadar kullanmak önemli birşey ama doğanın canlı, yaşayan bir sistem olduğunu anlamak da önemli birşey. Doğa hükm edilecek, kıskanılan güzel kadın gibi birşey değildir...Ele geçirilecek birşey değildir... Ama işte erkekler savaşlar ile hala bunu yapmaya çalışıyor.... Yani mümkün olduğu kadar çok doğal kaynağa sahip olmaya çalışıyorlar... Bu bence iğrenç birşey...

2007-01-19

Alışveriş, Teknik

Bazen insan hiç istemedği halde aptalca şeylerle vakit kaybediyor. Sonra bazı şeylerin -özellikle teknik konusunda bazı şeylerin- Avrupa da ve Amerika da kaç para olduğunu bilmek insanı bu ülkedeki fiyatları görünce çıldırtıyor. Hadi cep telefonları konusunda mağdur olduğum halde ağzımı açmadım. (yakında açacağım) Ama öteki şeyler konusunda insan dayanamıyor.
Şu her tarafa dağılmış 'herkes için teknoloji' diye reklam yapan bir marka var ya, işte orası en pahalı ve en eski model şeyleri satıyor. Normalde Avrupa da fiyatı 4 ile 8 Euro arasında değişen bir mal adını vermek istemediğimiz markette 16 Euro!!!!!! Ki Avrupa da istenirse o mal 2 veya 3 Euro ya da bulunur. Ki bu bana yansıyan, yani en son kullanıcıya yansıyan fiyat. Ben toptan satın alan kişi değilim. Yerli kapitalist teknik konusunda yabancıdan beter... Türk kapitalisti kendi halkına bunu reva görüyor. Tabii bu burda üretilmeyen, dışardan ithal edilen ürünler için böyle genellikle... Her konuda böyle değil.
Aynı malı 40 dollara satmak isteyenler de oldu. İnanılmaz bir başıboşluk var... Yukarıdaki marketi insaflı buldum. Ama teknik konusunda mutlaka birşeyler yapması lazım buranın halkının...Yani kendi malını üretmesi lazım, birinci sınıf olmasa da... Bir yerden başlamak lazım...