Belle Epoque etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Belle Epoque etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2010-01-22

Alfons Mucha_1860_1939


http://de.wikipedia.org/wiki/Alfons_Mucha

Hazır aklımıza güzel bir şey gelmişken -tesadüfen de olsa- orda kalalım...Mucha Freud dan sadece 4 yaş küçük. Yaşadıkları zaman aşağı yukarı aynı zaman.İkisi de Moravya da doğmuşlar. İkisi de Avusturya-Macaristan vatandaşı olarak doğmuşlar. Freud da bugünkü Çekistan da doğdu, ama kendini çek olarak görmüyordu. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu nun bir parçası olarak görüyordu kendini. Yahudi idi ama 'haddi olmayarak' tıp okumuştu.

Aslında Mucha dan bahsetmek istiyordum. Mucha yı tanımıyordum gençken, ta ki Arjantin li bir oda arkadaşım elime bir takvim tutuşturana kadar. O zaman için benden oldukça büyük, çok tatlı bir insandı. Evli iki çocuk annesi idi. Boşanmıştı ama çocuklarını görmek istiyordu. Çocuklarını görmek için bir yolunu bulup Viyana ya gelmişti. O takvimi çok sevmiştim. Hangi sene idi acaba? Ondan sonra hep güzel takvimler almaya özen gösterdim. Bazı senelerde de bunu becerdim. Bazı senelerde olmadı...
2010 da içimden takvim almak bile gelmiyor...Zaten artık seneler o kadar çabuk geçiyor ki, takvim gereksiz geliyor...

2007-06-05

Là-bas by J.-K. Huysmans 1891


Önemli olan yıl. 1891. Bu kitabın da 1891 de yazıldığına inanamıyorum. Arada o kadar çok fark var ki... 'On Aphasia' kitabını kastediyorum. Kategorileri farklı. Bunu biliyorum.
Üstelik bu kitap yine hayatta yeterince 'selektiv' (seçici) olmadığım veya olamadığım için beni bulmuş bir kitap...
Pazar günü Viyana da her yer kapalı olur. (Bu arada Viyana tabii ki giderek daha seviml i oldu. Yoksa Pazar Günü sendromu diye birşey vardı Viyana da) Ama gerçekten her yer. (Türklerin yaşadıkları yerlerde birkaç dükkan açık oluyor ama onlarda da yiyecek oluyor haliyle...)
Nasıl olmuşsa o zamanlar 'kitabım' bitmiş... Bu sigara tiryakisinin sigarasının kalmaması gibi birşeydir...
Yine nasıl olduysa açık bir dükkan bulmuştum, eski kitaplar ve plaklar satan... Güzel bir dükkandı.
O zamanlar kendime karşı daha acımasızdım ve anlamadığım kitaplar okuyarak Fransızcayı öğrenebileceğimi zannediyordum. (:-) Şimdi buna sadece gülebiliyorum.) Almancayı da o şekilde öğrenmemiş miydik? Barbar metotlarla ? (Bu başlı başına bir konu. Gerçekten dil öğretme konusunda gereksiz sert, son derece eski model öğretmenler vardı Avusturya Lisesi nde. Aptal Türk Burjuvasının içerisinde de faşist mazo tipler olduğu için bu Nazi metotlarına hayranlık duyuyorlardı.)
'Laissez -faire' in Alman-Avusturya ekölünden pek uzakta olduğunu orda öğrendim.
Avusturya nın kendisi daha iyi bir noktada idi. Şu anda da daha iyi bir noktada birçok okul. Ama belli aşamalardan geçilerek bir yerlere gelinmiş...Şartlar bazen asıl ülkeden uzaklık yüzünden o şekilde oluşuyor...
Yine hiç istemediğim ve aklımda olmayan şeyler yazıyorum.
Aslında sadece not almak istiyordum. Sadece Kant ve Einstein okuyarak Avrupa yı anlayamazsınız... Avrupa da bir bütün. Siz onu işinize geldiği gibi algılamaya -üstelik de hiçbir şey bilmeden ve okumadan- sadece bir ideolojinin dar çerçevesi içerisinden anlamaya çalışıyorsunuz. Belki Pozitivizmin sizi inandırdığı gibi 'geri ve ileri' yok...
Başkalık var... Ayrı, ayrı yollar var, bazen birbirine benzeyen, bazen birbirinden ayrılan...
Bu romanı tabii ki üniversitede okuduğum teorik kitaplardan ayrı bir yere koyuyordum ama birden bire aslında 'Aydınlığın' hiç bahsedilmeyen bir karanlık yüzü olduğunu gördüm... Veya hissettim... 'Gördüm' biraz fazla ileri gidiyor...
Üstelik kitabı hala okumadım... Ama kitabın anladığım yerleri aklıma birçok şey getirmiştir...
En son yine hala bitmeyen Oda Toplama Serisine havale ediyorum bu kitabı ve çağrışımlarını... Belki geri dönecek vaktim olur, eğer olmazsa da belki başkaları başka şeyler bulurlar bu çağrışımlar da...

***
Ek: 26 Kasım 2007
Les Fleur du Mal, 1857
Baudelaire

ALCHIMIE DE LA DOULEUR


L'un t'éclaire avec son ardeur
L'autre en toi met son deuil. Naturel
Ce qui dit à l'un: Sépulture!
Dit à l'autre: Vie et splendeur!

Hermès inconnu qui m'assistes
Et qui toujours m'intimidas,
Tu me rends l'égal de Midas,
Le plus triste des alchimistes;

Par toi je change l'or en fer
Et le paradis en enfer;
Dans le suaire des nuages

Je découvre un cadavre cher.
Et sur les célestes rivages
Je bâtis de grands sarcophages.

2007-05-24

8 April 1897 Vienna


'.....8 April 1897, when the Emperor Franz Josef reluctantly confirmed the
anti-Semite Karl Lueger as Mayor of Vienna, the emancipatory vision of the Viennese Jews ceased to be viable.'

Jacqueline Rose, Freud and Non-European

p.s. Resim yukarıda linki verilmiş olan Wikipedia sayfasından. Arkada meşhur Burgtheater (Tiyatro ) gözüküyor.

Ek: 1890 -1914 (yaklaşık olarak tabii) Paris te 'Belle Epoque' zamanı diye geçiyor. Viyana da 'Fin de Siecle' dan bahsediliyor. İngilizcesi 'Turn of the century' oluyor ama yine de bütün bunların arasında yine biraz fark var...

2007-05-21

Salpetriere


Paris te 19.yüzyıldaki ünlü hastahane.
Salpetriere meşhur bir hastahanedir. Charcot yine orda çalışmış meşhur bir doktordur. Ayrıca Sigmund Freud 1885 ve 1886 yılları arasında Charcot nun yanında öğrenimine devam etmiştir.
Paris in ünlü Belle Epoque zamanında Jane Avril isimli dansçının Salpetriere den olduğu yazıyor yukarıdaki linkte.
19.yüzyıl Batı nın 16.yüzyılda başlamış olan yayılma
politikasının yavaş yavaşta olsa meyvelerini vermeye başladığı yüzyıl. Normalde bir doruk noktası olarak görülür 19.yüzyıl Batı nın gelişiminde, ama aslında doruk noktası olmaktan çok, uzun süredir varolan bir gelişmenin akkümülasyonu demek daha doğru bence... Batı da sivri iniş, çıkışların olmaması için özen gösterililir, bu yüzden doruk kelimesinden kaçınıyorum.
Batı nın en sorunlu sahalarından bir tanesi fakirlik ve sınıf farklılıkları idi. Fransız Devrimi ile bu kontrol altına alınmaya çalışıldı. Bunun dışında başka bir problem akıl hastaları ile nasıl uğraşılacağı idi. Eksorsizim denen kötü ruhları kovma senelerce bir sonuç vermemişti ve bilimin ilerlemesi ile artık bunun dini bir gerilik olduğunu herkes anlıyordu. Batı da üstelik (ki her yerde ama Batı da yine daha fazla) kendine hakim olmak çok önemlidir. Zaten modernitenin temel anlayışlarından bir tanesi doğa üzerinde hakimiyet kurma hayalini gizler, ki bu tesadüfi bir hayal değildir. Senelerce Asya nın ve doğunun doğal zenginliği yüzünden ezilmiş bir Avrupa kimseye muhtaç olmak istememektedir. Özerk (otonom), kendi kendine yeter olma hayali vardır.
Batı da her sahada 19.yüzyılda gözle görülür bir ilerleme varken, akıl hastaları konusunda bilim istenen seviyede değildir.
İşte Freud böyle bir zamanda yaşıyordu ve o zamana kadar olan gelişmeleri aşmak istiyordu, çünkü bütün erişilmiş olan medeniyet seviyesine rağmen bu konuda geri kalınılmıştı ve izlenen zihniyetler de daha yüzyıllarca geri kalma tehlikesini içinde taşıyordu.

Ek: 5 Haziran 2007



Yazıyı daha sonra yazacağım...

6 Haziran 2007

Well, I am here again. I like to restructure everything I have done again and again... Meaning has a time dimension. Time is not only a measure, also a power outside of us.

2007-02-26

Sihirbaz The Illusionist






Filming locations for

The Illusionist (2006)

Cesky Krumlov, Czech Republic

Prague, Czech Republic

Tábor, Czech Republic

Sihirbaz güzel bir filmdi. Viyana da 19.yüzyılda geçiyor. Meşhur zaman fin de siecle... (Tabii hayali bir hikaye) Mimari bakımdan benzediğinden herhalde filmi ama Prag ta çekmişler.
Der Film von oben spielt sich in Wien ab, wurde aber in Tschechien gedreht. Ein schönes Maerchen. Das Bild von oben könnte genauso gut von Wien sein. Schaut für mich wie eine Gasse in der Josefstadt aus.