
Önemli olan yıl. 1891. Bu kitabın da 1891 de yazıldığına inanamıyorum. Arada o kadar çok fark var ki... 'On Aphasia' kitabını kastediyorum. Kategorileri farklı. Bunu biliyorum.
Üstelik bu kitap yine hayatta yeterince 'selektiv' (seçici) olmadığım veya olamadığım için beni bulmuş bir kitap...
Pazar günü Viyana da her yer kapalı olur. (Bu arada Viyana tabii ki giderek daha seviml i oldu. Yoksa Pazar Günü sendromu diye birşey vardı Viyana da) Ama gerçekten her yer. (Türklerin yaşadıkları yerlerde birkaç dükkan açık oluyor ama onlarda da yiyecek oluyor haliyle...)
Nasıl olmuşsa o zamanlar 'kitabım' bitmiş... Bu sigara tiryakisinin sigarasının kalmaması gibi birşeydir...
Yine nasıl olduysa açık bir dükkan bulmuştum, eski kitaplar ve plaklar satan... Güzel bir dükkandı.
O zamanlar kendime karşı daha acımasızdım ve anlamadığım kitaplar okuyarak Fransızcayı öğrenebileceğimi zannediyordum. (:-) Şimdi buna sadece gülebiliyorum.) Almancayı da o şekilde öğrenmemiş miydik? Barbar metotlarla ? (Bu başlı başına bir konu. Gerçekten dil öğretme konusunda gereksiz sert, son derece eski model öğretmenler vardı Avusturya Lisesi nde. Aptal Türk Burjuvasının içerisinde de faşist mazo tipler olduğu için bu Nazi metotlarına hayranlık duyuyorlardı.)
'Laissez -faire' in Alman-Avusturya ekölünden pek uzakta olduğunu orda öğrendim.
Avusturya nın kendisi daha iyi bir noktada idi. Şu anda da daha iyi bir noktada birçok okul. Ama belli aşamalardan geçilerek bir yerlere gelinmiş...Şartlar bazen asıl ülkeden uzaklık yüzünden o şekilde oluşuyor...
Yine hiç istemediğim ve aklımda olmayan şeyler yazıyorum.
Aslında sadece not almak istiyordum. Sadece Kant ve Einstein okuyarak Avrupa yı anlayamazsınız... Avrupa da bir bütün. Siz onu işinize geldiği gibi algılamaya -üstelik de hiçbir şey bilmeden ve okumadan- sadece bir ideolojinin dar çerçevesi içerisinden anlamaya çalışıyorsunuz. Belki Pozitivizmin sizi inandırdığı gibi 'geri ve ileri' yok...
Başkalık var... Ayrı, ayrı yollar var, bazen birbirine benzeyen, bazen birbirinden ayrılan...
Bu romanı tabii ki üniversitede okuduğum teorik kitaplardan ayrı bir yere koyuyordum ama birden bire aslında 'Aydınlığın' hiç bahsedilmeyen bir karanlık yüzü olduğunu gördüm... Veya hissettim... 'Gördüm' biraz fazla ileri gidiyor...
Üstelik kitabı hala okumadım... Ama kitabın anladığım yerleri aklıma birçok şey getirmiştir...
En son yine hala bitmeyen Oda Toplama Serisine havale ediyorum bu kitabı ve çağrışımlarını... Belki geri dönecek vaktim olur, eğer olmazsa da belki başkaları başka şeyler bulurlar bu çağrışımlar da...
***
Ek: 26 Kasım 2007
Les Fleur du Mal, 1857
Baudelaire
ALCHIMIE DE LA DOULEUR
L'un t'éclaire avec son ardeur
L'autre en toi met son deuil. Naturel
Ce qui dit à l'un: Sépulture!
Dit à l'autre: Vie et splendeur!
Hermès inconnu qui m'assistes
Et qui toujours m'intimidas,
Tu me rends l'égal de Midas,
Le plus triste des alchimistes;
Par toi je change l'or en fer
Et le paradis en enfer;
Dans le suaire des nuages
Je découvre un cadavre cher.
Et sur les célestes rivages
Je bâtis de grands sarcophages.