Turkey etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Turkey etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2012-04-17

Chun Mee Tea

http://de.wikipedia.org/wiki/Chun_Mee

I don t like the new design of Blogger tools and i have found the new writing tools of Wordpress better.
I had to make a new blog in Wordpress in 2011 March because of the ban of Blogger sites in Turkey by that time.
But I will never forget that in the year 2011 one turkish capitalist could ban all of the bloggers in Turkey, because of his allegedly financial lost through Blogger. This was possible through the turkish 'justice' system, which is most of the time at the side of  'the political strong and the rich' against poor and no-name individuals...
(By the way, i have thought of a very well known joke about turkish justice system; once the ministers of all countries came together and the turkish minister has seen a swiss marine minister and he has asked his
colleague, how and why Switzerland has a marine minister and the answer was; 'But you have also a justice minister.':-)))
So i am confused where i should make my little notices...anyway today I have remembered again of a  'çay', i didn t drink for a long time. 'Chun Mee'. Chun Mee is a kind of green tea, but has a little bit different taste.

2011-03-05

Best Journalists in jail in TR

Till now, I didn t know the names of the journalists that have been taken into custody recently without concrete reason. Today I have read in Milliyet, one of them was writing for Milliyet, his name was Nedim Şener. Now you have a link for his articles.
http://www.milliyet.com.tr/index/Nedim%20Sener
Everybody knows about Tuncay Özkan and Mustafa Balbay, as they were very well known opponents of the AKP government. But in the last weeks the government has shown that they couldn t bear  the slightest opposition.
Most AKP politicians were from poor families with great ambivalences towards the turkish republic. They have seen and still see  'the state' as an instrument for illegitimate money and power accumulation.
I know, in Europe people think if the politicians are from poor families then they will do sth. against poverty. No way.
Now they feel themselves rich and powerful and they can t accept the greatest problem of the people: poverty. When you go outside in Istanbul, then you see young boys, actually kids, coming and wanting money from you. It was not that bad.
It is cold in Istanbul know. Too cold actually for Istanbul. But the months March and February were here always the most tricky ones of the winter. Till the end of January there was no 'real' winter in my sense.:-))
If it is cold in Istanbul, then it is really different from a European city. You see more poverty, you smell the unimaginable odeurs of things the people burn in order to get warm.
You see more hungry animals on the streets, more street kids fighting with cold and poverty.

2011-02-27

Hoşgeldin Şeriat!

Ben Kur an da Şeriat diye birşey olduğuna inanmıyorum. Kur an ın yüksek seviyesini anlayamayacak kadar barbar halkların Kur an ı kendi seviyelerine indirdiklerini düşünüyorum. İlerde bu mutlaka belli olacak. Bugün kendini islam ile özdeşleştiren hiçbir ülke gerçekten bağımsız değildir, hanedanlar halkı sömürmektedir ve kendileri de Batı nın sömürgeleridir. Yalan mı? Herkes biliyor. Bizde bu yolda emin adımlarla ilerliyoruz. Erdoğan lara sorsunlar, 'Kaddafi gibi bu ülkeyi 40 yıl yönetmek ister misiniz?' diye.
'E Allah ın izniyle'  derler herhalde.
 Maalesef AKP devrinde Türkiye nin içişleri bakanı olan zat da giderek kendi kendine güldüren arap ülkeleri gibi tamamen gerçek dışı naralar atmaya başladı: Türkiye de A.B.D. den daha çok özgürlük varmış. Yolsuzluğu mu acaba özgürlük olarak adlediyor diye insan kendi kendine soruyor. Evet, hiçbir hukuk ülkesinde olmayan 'özgürlükler' var burda bireyin aleyhine... Kendisi acaba bir Batı ülkesinde içişleri bakanı olabilir miydi?
Bugünkü HDN de  'Bill for islamic production support approved.' diye bir haber ver. Lütfen okuyun ve şaşırın. (Aşağıda hem linkini, hem de haberin kendisini verdim.)
Şimdi  bu  'halal' cılar var ya, üç kuruş para için yapmayacakları şey olmayan küçük burjuvalar, dini kullanarak kendi beceriksizliklerine bir son bulmaya çalışıyorlar... Mesela kadın ve erkeklere hizmet veren turizm firmaları desteklenmeyecekmiş. Zihniyete bakar mısın? Bunun inanın bana İslam ile bir ilgisi yok. Barbarlığın, korkaklığın, ilkelliğin apaçık belgesidir böyle birşey.
Gerçekten dışardan dindar gözüken, ama aslında dinci olan erkeklerin çoğu  her konuda rekabetten tırsan, 'bir beleş bulsak da bundan faydalansak'  şeklinde düşünen, kendi çıkarları için her türlü yasağı çiğnemeye hazır olan, açgözlü ve saldırgan, psikolojik olarak  negativ manada dişi erkeklerdir. Herkes için geçerli kuralları sevmezler, askeriyeye  'gıcık' olmaları hiçbir zaman gerçek bir disiplin altına girmeyi kabul edememelerindendir. Zaten girseler o disipline, geri kalırlardı... Gerçekten asker disiplini onların dünyası için bir kabustur. Herkes için eşit kuralları sevmezler, hep kendilerine özel kanunlar, yasalar, ilişkiler bulmaya çalışırlar. Çünkü gerçek manada rekabetten çok korkarlar. 'İmajiner anne' onları hep  'kayırmalıdır.' Hatta din ile olan ilişkileri de bu açıdan incelenmelidir.
Kadınların kapalı olmalarını istemeleri dinden dolayı değil, kendilerinin rekabetle başedememelerinden dolayıdır. Bu yüzden statükocu, totaliter sistemleri severler. Kadında, hiçbir zaman tam olarak yenemedikleri Ödipus kompleksinin  etkisi ile, anneyi arzularlar ve kadını insan, birey, hele, hele rakip olarak asla görmek istemezler... Aslında bilincin alt katmanlarında ensesti psişik olarak yenememişlerdir. (Yani gündelik hayatta ensesti yenmiş olmaları bunu bilincin bütün katmanlarında yendikleri manasına gelmez. Bu yüzden mesela Akdeniz ve Ortadoğu ülkelerinde bu tipteki küfürler, yani ensesti çağrıştıran küfürler anal küfürlerden daha yaygındır. Kuzey ülkelerinde anal küfürler daha yaygındır mesela. Küfür bilincin sansürünün kalktığı bir an olduğu için bize bilinç hakkında ipuçları verir.)
Hayatta hep gayri meşru bir şekilde kayrılmayı beklerler, kural tanımazlar. İçlerinde yenilgiden çok korkarlar, bu yüzden 'kazanmaya' çok ihtiyaçları vardır psikolojik olarak, maalesef yine bu yüzden gayri meşruluğu göze alırlar. Halbuki yenilgi sanıldığı kadar kötü birşey değildir, bazen kazanmak için yenilmek gerekir.
Şans vardır, kabiliyet diye birşey vardır tabii, yani hayat bazılarına gerçekten ayrıcalıklı bir muamele yapabilir, ama bu kişinin kendi isteği ile olan birşey değildir.Ve bu gayri meşruluğa herkes için hodri meydan verecek şekilde olmaz.
...
CHP liderinin  'harami' lafına güldüm, gerçekten ben de hep 'Ali Baba ve 40 Haramiler' e benzetmişimdir politikacıların çoğunu...

http://www.hurriyetdailynews.com/n.php?msg=commentsaved&n=turkish-parliament-approves-bill-for-islamic-production-deal-2011-02-25

Ayrıca haberin tamamı:

Turkish Parliament approves bill for 
Islamic production deal 
UMUT ERDEM 
ANKARA - Hürriyet 
Friday, February 25, 2011 
Turkey’s Parliament this week approved a bill related to an international deal that promotes enterprises 
operating in accordance with Islamic principals and foresees solving some problems according to Islamic law. 
Parliament stipulated that the Constitution and other laws would still apply for the articles applied to the Islamic 
law. 
The Islamic Development Bank, or IsDB, a multilateral development financing institution, will transfer financial 
resources to companies in Turkey operating with “Islamic production” procedures, according to the Islamic 
Corporation for the Development of the Private Sector, or ICD, agreement signed in 1999 with IsDB member 
countries. 
Companies processing pork products, tourism facilities providing service for both women and men and alcohol 
companies will be excluded from this financial support. 
According to the bill, the institution has $1 billion in capital and Turkey will pay $11.8 million to join the 
agreement. 
The ICD provides financial and technical support to companies in Muslim countries, according to the agreement. 
The bill also implements a control system for companies to determine if they operate in parallel with Islamic 
production procedures. According to the 29th article of the agreement, the Saudi Arabia-based Islamic Law 
Committee will determine whether Turkish companies operate in accordance with Islamic Law. 
The committee will consist of three religious functionaries elected for three years. They will decide if the 
investments of companies are proper under shariah. 
The 55th article of the agreement specifies the arbitration of the Islamic Court of Justice to solve possible 
problems among member countries. 
The bill, which was first discussed in 2004 and postponed to a future date by strong opposition in Parliament, 
was taken once again to Parliament’s agenda and approved in April. 
© 2009 Hurriyet Daily News 
URL: www.hurriyetdailynews.com/n.php?n=turkish-parliament-approves-bill-for-islamic-production- 
deal-2011-02-25


p.s.
I have written in turkish, but not in english. So I must write, that I am shocked by these disgusting news from Turkey. But this was the USA agenda for Middle East after the Cold War...Remember the book of Huntington...Turkey back to the Middle East...

2010-12-22

Home made 'Orient Express'

To live in Turkey means that u read articles in newspapers  that u would nt read so often in other countries, I mean the Western countries. And otherwise that there will be a greater public reaction for cases, which are terrible, disgusting.
I have tried to tidy up and I have seen by chance this old article from the 11th of December 2010 in Cumhuriyet. This is a left newspaper, but the Europeans and Americans hate this newspaper, as they don t want to see in Middle East intelligent and educated people.
I must go, I don t have time, but I have read the case of Onur Yaser Can in this newspaper. And this is a good article to describe the right mentality here. There is a worldpress blog about the young man, that turkish, Istanbul police tortured to death. I mean mentally. They have tortured a yound man because of eroin and he has committed suicide...
I want to add to this blog the case I have read from a mother who was desperate as the conservative people here living in Istanbul has killed her son because he had long hair... (6 September 2010, Cumhuriyet) How stupid! But I am reading every day such a article...A young man killed because he had a girl friend beside him... Stubbed with the knife...How liberal!!!  Just to give you an idea what kind of  'conservative' people here are living... These kind of news are certainly not in the international press. It is also normal that they are not in the international press...The international press has of course no intention to show the reality of Turkey, but only their own interests should give the ton... That is the reason why they should still curse on a dead politician from the 20ies... It was really hard for the colonialists at that time that they couldn t get what they wanted from Turkey... But now you have it! Congratulations! Be at least honest! Be at least loyal to the virtues of Enlightenment...No, you wan t, I know...

2010-12-19

Simply Diary

Turkey has only one english speaking newspaper from so called non-fundamentalist capital. But even this newspaper is not open-minded. And I must say, I am shocked how far right they are...
There is a columnist, obviously from the fundamentalist milieu, trying to be an intellectual in the western sense of the word, and at the same time  a turkish petite bourgeoise fundamentalist. He has the uneducated heart of an anatolian Atatürk opponent with a late modernized and educated mind. Late modernization has always something to do with USA. As the French was no more the leading country in the hegemony of the West. So the Americans brought their own model of modernization for these late modernized, non-western people. This was a success story as these late-modernized people were suffering from the dominance of the  earl-modernized elite of their own country. (No need to say that early-modernization has always something to do with Europe.) They had some kind of inferiority complex which they have tried to overcome with the new concepts that they have borrowed from the relatively 'new' hegemony of the West.
But they didn t get these concepts right, as they have only tried to express their uneducated heart in an educated mind. The word  'secular' is not an adjective that you can make a superlative out of it...But if you have emotional stress by that word and if you do not really understand the word, then you try to make something else out of this word. For these people, I mean the anatolian Atatürk opponents,  'secular' means something like  'without religion'. But this is not the real meaning of the word, this is how this special milieu tries to understand  'the world' from a very small minded window...
Please read the article to understand what I mean with this link below:
http://www.hurriyetdailynews.com/n.php?n=imagine-there-is-no-religion-2010-12-17
To say Freud was an ultra-secularist, is completely nonsense. Freud had nothing to do with this kind of political theory. 'Secular' is a political term to indicate a differentiation process of the West that the Middle East has not gone through yet, in a very broad sense of the term. You can borrow the words, the terms, the thoughts but you can t borrow history!!!!! You can t borrow historical, complex phenomena...You can t borrow processes...
There is a wonderful sentence of Freud regarding the nature of writing and thinking...We do not have the superior position of writing and thinking in the reality in most of the times...As the nature of thought is always quicker than the matter...But life has something to do with the matter:-)
...
There can t be a word like  'Kemalist'. This was also a western invention, probably for the simply reason of easier pronunciation... 'Kemal' is a arabic word  and 'ism' is coming from old greek, meaning that this person was a thinker...But Mustafa Kemal Atatürk (1881-1938) was not a thinker. He was a politician, a soldier but not a philosopher. He doesn t  'invent'  'secularism' as an evil coming over the poor and innocent muslims of Anatolia:-))) This is so funny, that someone can  'think' like this!!! But this is how they feel actually... They feel like this! They can t think actually.:-))
They felt themselves ignored and are still trying to take revenge over so many time...So reactionary!!!!
So regressiv in reality by trying to be progressiv in the article.:-)))

2010-11-10

Der muss ein AKPler sein! Ungeschliffen bis zum geht nicht mehr!

Oben gibt es ein Interview, das mit seiner Flachheit und Holprigkeit eine weitere peinliche Aktion von AKP-Diplomatie darstellt.
Dieser angebliche  'Diplomat'  muss ein AKPler sein, ein Anatolier ohne Benehmen, aber gutmütig, offen und übermutig wie immer. (Ich weiss nicht woher er wirklich ist, aber er ist sicher kein Republikaner! Das sieht man!)
In Wien war ich philosopisch als ich einen Artikel über dieses Kopftuchthema geschrieben habe,
ich bereue es momentan. Dazu muss man mehr schreiben.
Die Frechheiten von AKP nehmen zu. Aber super! Schliesslich gelten diese Leute für manchen Europaer noch immer als demokratisch!!!!! Die waren nie demokratisch, es geht denen nur darum, dass sie ihre eigene Interessen durchsetzen und das mit allen Mitteln. Und das Kopfruch, das die AKP-Frauen tragen hat mit Islam definitiv nicht zu tun!!!  Die Probleme dieser sozialen Klasse mit dem Geschlecht kann man mit Freud und Marx  studieren, fürs Glauben fehlt denen alles Sprituelle... Das einzige, was sie wirklich wollen, ist sozialer Aufstieg mit allen Mitteln. In vielen Faellen auch mit unlauteren Mitteln, sowie es in der Türkei der Fall war.

2010-11-06

Bugün 6 Kasım 2010. Yorgunum ve aslında bugün hiç ama hiç Türkiye ile ilgili birşey yazmak istemiyordum.( Kedim Che yine  'rollig' oldu, rahat vermiyor, konu ile ilgisi yok.)
Yine de madem bu ülkede aklıma ziyan edip saçma sapan şeyler okuyorum, onlardan kurtulmalı, bir zihinsel temizlik yapmalıyım.
En başta  Margritte ile ilgili bir biografi okuyordum. Tabii büyük bir keyif. Her ne kadar yazarı biraz zorlama bulsam da, bazı yerlerde. Sonra Mehmet Rauf un Eylül üne devam ettim. Güzeldi, sonunda Boğaz da yalı almayı başardılar. Bunlar tabii Türkiye nin güncel hali ile ilgili kitaplar değiller, birincisinin zaten Türkiye ile ilgisi yok.
Sonra elime Mustafa Baybal ın kitabı geçti. Üzüldüm tabii adamın haline. Ona yapılan haksızlıklara.
Sonra ne okudum bilmiyorum. Ama zaten şimdi yazmam lazım, okuduklarımı saymak değil.
Cengiz Aktar ve Mustafa Akyol un yazıları HDN de yanyana çıkıyor. Şimdi bu birbirinden ayrı iki formatı liboşluk çerçevesi  içerisinde biraraya getiren faktörleri incelememiz lazım.
Cengiz Aktar ın Paris te yazdığı bir tezini bundan çooook seneler evvel okumuştum ve kendisini haksızlığa uğramış Paşa torunlarından olarak gördüğünü biliyorum. Mustafa Akyol un açıkçası biyografisini okumadım ama bir tek cümlesi onu  'anlamama' yetti. 'Bir aile kızını erken yaşta tessettüre alıştırmak isterse imiş....' Hıııı....
Hah!
Cengiz Aktar ın bir ailesi var mi bilmiyorum ama kızını (varsa) ilkokulda tesettüre ( o ne ise, ne olduğunu bile bilmiyorum Allah a şükürler olsun ki!) bulaştıracak bir insan olduğunu zannetmiyorum.
Mustafa Akyol da büyük bir saflıkla kendisinin böyle birşeyi şahsen desteklemediğini ama kendi hayalindeki liboş gezegeninde bütün bunların mümkün olması gerektiğini savunuyor...
Şimdi bu iki ayrı formatı ne bir araya getiriyor? Atatürk e karşı olan nefretleri...
Tabii bu şahsi bir nefret olmaktan öte egoist bir taraf tutma aslında...Mustafa Kemal Atatürk orta sınıfın temsilcisi idi ve Osmanlı nın o bitmiş, tükenmiş halinde Avrupai bir orta sınıf çıkarmaya çalıştı. Bunun üstündekiler ve altındakiler bu işten hiç ama hiç hoşlanmadı...Paşa torunları ve muhafazakar dinci kesimin torunları Atatürk ün yaratmak istediği şehirli, okumuş, mütevazi orta sınıftan nefret eder oldular...
Onların gözünde Paşa torunlarının hakkı yenmiş, (çünkü kendilerine alt sınıftan birçok rakip çıkmıştı), muhafazakarların gözünde ise  'islam' elden çıkmıştı. Kabul etmek gerekir ki, alt sınıf burda daha saf ama aynı zamanda libido konusunda çok daha tutucu kalıplara sahipti...
Monarşilerin çoğunun geçmişte devamını sağlamış olan  aristokratların burjuvanın altını kendilerine yandaş seçmesleridir... Vakit yok yine...Arkası yarın...O da vakit olursa...

2010-11-03

Natürlich war es PKK

Als Erdoğan im Osten des Landes grossartig über den Terror redete, war wieder einmal ein PKK fan in Taksim mit einer kleinen, lieben Bombe bei einer Stadtbummelei dabei. Er ging an der Polizeiwache in Taksim vorbei.Uund  'buuum'  da kam es! Körperfetzen gehen in die Luft, die Passanten laufen davon.
Es passierte wieder einmal, was auch vorher öfters passiert war...
Nehmen diese Leute Erdogan überhaupt Ernst? Es schaut gerade nicht so aus.
Er war erst seit 3 Monaten in der Türkei, seine ganze Familie lebt seit 7 Jahren in Istanbul. Er kommt aus einer kurdischen Familie mit 11 Kindern. Bei so vielen Geschwistern weiss man nicht wohl, warum man auch in die Welt gesetzt worden ist und sucht etwas, was im Leben  'Sinn' macht. Vielleicht. Ich weiss es nicht. Ich denke halt schriftlich...Er war 24 Jahre alt.

2010-10-31

Oktay Ekşi wurde von AKP herausgeekelt.

Oktay Ekşi (foto oben)

 ist einer von den renommiertesten, türkischen Journalisten. AKP hat geschafft diesen Journalisten herauszuekeln. Er übt seinen Beruf seit 36 Jahren aus und es war in der Türkei  wahrscheinlich nie so schlimm.

Der Energieminister von Erdoğan war entrüstet auf eine Kritik des laizistischen Journalisten. Das Foto unten ist in Kayseri gemacht worden, wo er im April 2010 dort vom Volk auch eine Faust auf die Nase gekriegt hatte.

2010-10-30

After I have read a comment of

Dear Mustafa Akyol! 

U kidding or what? I have never heart such a nonsense!!!!!!!! The word  'Kemalist' is a western creation and you have taken it without criticism as you are not able to think by yourself. Your comment is ridiculous in many aspects.
But one thing is truth that the conservative forces are back in Turkey and that USA and Europa have played a great role in that matter. IN THEIR OWN INTEREST OF COURSE. All your comment is based in so called  'liberal' arguments. But your country and you as an asian male person are not from the geography which 'liberalism' is rooted. Probably you are too young to see that your lovely country is full of perverted sexual behaviour towards animals, kids and of course women!!!!! That s the only reason why something like headscarf issue has been created in a middle east country. 
Headscarf has nothing to do with Islam. But with the geography and the history of islamic countries. These countries have created nothing in the last centuries in the means of science. They will be not if such stupid  'liboşs' like you continue to preserve the fragile male libido control structures of these geographies!
You must read Freud to understand what I mean and not Forbes!!!! You think a man is a man if he has made enough money, no matter how. This is what oriental men call  'liberalism'. And it is completely unimportant for these 'liberal'  men how the women are going around. (By the way I couldn t forget the picture of  lady Gül besides Fr. Wulff. It was terrible!!!! She (Missis Gül) has no idea of official clothing!!!! One can write a book about her appearance.)

Is it important or is it not important?  Whatever the answer is, it is obvius that the answer is rooted in the libidinous structures of these men and NOT in their brain or in their attitude towards economy. The so called  'liberal' attitude is the outcome of a regressive sexual structure. You can see this regressive sexual behavior everywhere in Turkey. These are the so called  'conservative' men, who have diffulculties with their energy structures towards women. Remember the sentence of Iranian President Ahmedinecad. He once said, that a women without chador is an offense, an insult against a moslem man. This sentence is like a joke to me. U kidding or what? This is soo infantile, archaic and primitive that one can only laugh at it. But one is also tempted to analyse this structure by the 'Tiefenpsychologie' of Freud and Jung. It is sooo obvious that a man is speaking who couldn t conquer his oedipal complexes and believes that all women (!!!!!) in the world should treat him with care and not try to recall that he is a completely uninteresting dwarf for most of the women of this world. These are men, who couldn t overcome their infantil male wish to be omnipotent  toward female attraction. They want to be free from self-control. O.k. I must finish as I have no more time. 
By the way, are you the son of Taha Akyol? Just a question.
Bye 
belmontina
belmontina.blogspot.com

YouTube yasağı kalkmış

Yasak kalktı!

Sakıncalı' içeriklerin çıkarıldığı YouTube video paylaşım sitesine 2.5 yıldır uygulanan erişim yasağı, mahkeme tarafından kaldırıldı.
İstanbul- Türkiye'de erişimi 2.5 yıldır yasaklı bulunan, dünyanın en popüler video paylaşım ağı YouTube'auygulanan erişim yasağı kaldırıldı.

Atatürk'e hakaret içeren videoların bulunduğu gerekçesiyle 2.5 yıl önce erişim yasağı uygulanan site, sözkonusu videoların kaldırılması ertesinde Türkiye'de erişime açıldı.
Konuyla ilgili sabah saatlerinde açıklama yapan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım,Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu ve bu nedenle herkesin hukuka saygı göstermesi gerektiğini vurgulayarak, şunları kaydetmişti: ''Nihayet bu paylaşım sitesinin yöneticileri de bu yönde hareket etmeye karar verdiler. Hukukun izlenmesinden başka hiçbir yolun geçerli olmadığını gördüler zannediyorum. Bundan sonraki aşama, yargı kararı yerine getirildiğine göre, mahkemeye müracaat edip tamamen bu filtrelemenin ortadan kaldırılması aşamasıdır. Gördüğünüz gibi herkes yasalara uyunca hiçbir sorun çıkmıyor.''
30 Ekim 2010

2010-10-29

Why Türk Telekom should change his name...


'Türk Telekom is the formerly state owned Turkish telecommunications company. Türk Telekom was being separated from the Post Office in 1995. In November 2005 it was privatized to Oger Telecom.
Turk Telekom group provides integrated telecommunication services from PSTN, GSM to wide band internet. Turk Telekom group companies have 16.8 million PSTN customers, 6 million ADSL customers and 12.1 million GSM customers as of September 30, 2009.[citation needed] With its network substructure, covering the whole country, the group companies offer a wide range of services to personal and corporate customers. Turk Telekom, who is the owner of the 99,9% of shares of the companies TTNET, ArgelaInnovaSebit A.Ş. and AssisTT, is also the owner of 81% of the shares of Avea, which is one of the three GSM operators in Turkey. Turk Telekom also supports Albtelecom in Albania. The 55% of the shares of Turk Telekom belongs to Oger Telekomünikasyon A.Ş. and the 30% of the shares belongs to Undersecretariat of Treasure of Turkey. The remaining 15% of shares has been offered to public.'
This is a quotation from the english Wikipedia. You can check the link, if you want. It is really written like an advertisement. There are serious problems in Turkey in this field. They talk about  'privatization', but in the end it was only a new monopol in Turkey. And this monopol is working together with the government in their own interest and not in the public interest. Nothing is liberal in the real sense.

İletişim Çilesi


Aşağıdaki haber Radkal in sayfasından alınmıştır. Bence çok önemli bir haber. İletişim bence bu ülkede çok pahalı. Sadece Türk olmayan Türk Telekom değil, Turkcell, Avea gibi şirketlerden de şikayetçiyim tüketici olarak. Hem hizmet kalitesi kötü, hem bu düşük kaliteli hizmete istenen fiyat fazla, hem de vergi çok fazla. Yani hem şirketler, hem devlet milleti yolmaya o kadar alışmışlar ki, arada tek tük bir tüketici sesi çıksa, hemen GLBD harekete geçiyor. (GLBD yi sonra açıklayacağım:-))
27/10/2010 8:54
Rekabet Kurulu, telefona abone olmadan internet kullanımı konusunda dün yaptığı iki farklı açıklama ilekafaları iyice karıştırdı.

BEGÜM GÜRSOY KAYA

İSTANBUL - Türkiye’deki 7.5 milyon internet kullanıcısı için ‘sabit telefonsuz internet dönemi’ sancılı başlıyor. Temmuzda tarifesi açıklanan ancak Türk Telekom tarafından bir türlü başlatılmayan uygulama için şikayetlerden bunalan Rekabet Kurumu, dün önce 1 Kasım diye tarih verdi, sonra uygulama zaten başladı, diye açıklamayı geri çekti.
Rekabet Kurumu dün yaptığı açıklamada sabit telefonsuz internet uygulamasıyle ilgili kafaları karıştırdı. Yalın ADSL uygulaması Rekabet Kurumu tarafından 18 Şubat 2009 tarihinde alınan kararla gündeme gelmişti. Bu kararda Türk Telekom’un üç ay Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na (BTK) başvuruda bulunulması hükme bağlanmıştı. Ancak uygulama bir türlü başlamayınca tüketici rernekleri harekete geçmiş ve Eskişehir’de açılan bir davanın kazanılması ve Yargıtay’da onaylanması ise sabit telefonsuz internete giden yolu açmıştı.
BTK da bunun üzerine düzenleme hazırlıklarına başladı ve 2010 yılının Temmuz ayında da tarifeler açıklandı. Ancak uygulama üç ay geçmesine rağmen hala başlamayınca Rekabet Kurumu’natüketici şikayetleri yağdı. Bunun üzerine dün önce uygulamanın 1 Kasım’da başlayacağını açıklayan Kurum, daha sonra bu açıklamasını geri çekti. Yeni açıklamada uygulamanın aslında BTK’nın tarife açıkladığı Temmuz ayında başladığı belirtiliyordu. Oysa tüketici olarak dün Türk Telekom’a yaptığımız başvuru “Kampanyamız henüz başlamadı” sözleriyle reddedildi.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun açıkladığı ancak hala uygulanmayan karara göre, telefonsuz internetin bedeli vergiler hariç 8.13 TL, vergilerle birlikte 10 TL olacak. Serbest Telekomünikasyon İşletmecileri Derneği (TELKODER) Genel Sekreteri Rıdvan Uğurlu, Yalın ADSL’in daha çok internete yeni abone olacaklar için karlı
olacağını ifade etti. “Telefon hizmeti değil internet hizmeti almak istiyorum diyenler için” sektördeki Superonline, Smile ADSL, Turknet gibi internet servis sağlayıcısı şirketlerin kampanyalarla fiyat avantajı yaratması bekleniyor.

Türk Telekom vergi düzenlemesi istiyor
Uygulamaya karşı çıkan Türk Telekom’un kısa bir süre önce Maliye Bakanlığı ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na (BTK) başvurarak, ‘vergilendirmesi nasıl olacak?’ diye sorduğu öğrenildi. Yalın ADSL için uygulanması gereken Özel İletişim Vergisi (ÖİB) oranının yüzde 5’mi yoksa yüzde 15’mi olacağı konusunda açıklama bekleyen Türk Telekom’aise BTK’dan gelen yanıt ise yüzde 5’lik vergi uygulamasının devam edeceği oldu. 

2010-10-26

Trying to make an Iran out of Turkey

DHA Photo

Turkish students suspended from university for headscarf fight


ISTANBUL – Daily News with wires
Tuesday, October 26, 2010

Yıldız Technical University has suspended 26 students from classes pending a disciplinary investigation into a student fight over headscarves, Doğan news agency reported Monday.
“I had a lab class today where attendance is compulsory. I will not be able to attend the lab and I will fail as a consequence. How can they account for this?” asked suspended student Özgür Keskin.
Last week two student groups fought in the university over a banner decrying the wearing of headscarves in universities. A conflict flared between police and students when police asked students to remove the banner.
When the suspended students arrived at university on Monday morning, they were stopped at the gate and given a written statement, saying, “For the disciplinary investigation to be completed and to maintain peace on campus, your entrance into university is forbidden until the conclusion of the investigation.”
“Even though the investigation has started, as I have not yet been punished, there are no legal grounds for this decision. Moreover, I need to defend myself in the investigation,” Keskin said.
The suspended students include Mahir Bektaş, who was recently beaten by police for carrying banners criticizing President Abdullah Gül when he attended the university’s opening ceremony. Those suspended also include students with opposing views.
© 2009 Hurriyet Daily News
URL: www.hurriyetdailynews.com/n.php?n=students-banned-from-university-for-headscarf-fight-2010-10-26

2010-10-15

Arbirary Rules in Turkey

14 Ekim 2010

Türk basını üzerine çöken büyük kâbus


ADALET ve Kalkınma Partisi hükümetinin 2004 yılı eylül ayında yeni Türk Ceza Yasası'nı TBMM'den çıkartırken getirdiği bir düzenleme, bugün Türkiye'de basın özgürlüğünün üzerinde asılı duran büyük bir kâbusa dönüşmüş bulunuyor.

Sorunun kaynağında, 5237 sayılı TCK'nın 285 maddesinde “Soruşturmanın gizliliğini alenen ihlal eden kişi, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” hükmünün getirilmiş olması yatıyor. Basın yayın yoluyla işlenmesi halinde ceza yarı oranında artırılıyor.

AYNI SUÇA İKİ AYRI CEZA 

İlginçtir ki, aynı suç yine 2004 yılında TCK'dan yaklaşık 4 ay önce yürürlüğe giren 5187 sayılı Basın Yasası'nda da düzenlenmiş ve 19'uncu maddede şu hüküm getirilmişti:

“Hazırlık soruşturmasının başlamasından takipsizlik kararı verilmesine veya dava açılmasına kadar geçen süre içerisinde, Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme işlemlerinin ve soruşturma ile ilgili diğer belgelerin içeriğini yayımlayan kimse, iki milyar liradan elli milyar liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır.”
Görüleceği gibi, aynı fiil, aynı yıl, iki ayrı yasada iki ayrı şekilde düzenlenip, iki farklı yaptırıma bağlanmış. Birinde hapis, diğerinde para cezası var.
Bu gibi durumlarda başvurulan evrensel hukuk kuralına göre, konuyla ilgili özel yasa var ise özel yasanın uygulanması esastır. Bu durumda TCK'nın değil Basın 
Yasası'nın uygulanması gerekir. 

Ayrıca, iki yasanın çatışması halinde sanığın lehine olan yasanın uygulanması da yine evrensel hukukun gereğidir. Bu durumda da sanığın lehine olan, özgürlüğü kısıtlamadığı yalnızca para cezası getirdiği için Basın Yasası'dır. 

Ancak uygulamada Savcılar daha çok TCK 285'i devreye sokmaktadır. Bu madde artık muhabirlerin ve yazı işleri masalarının korkulu rüyası haline gelmiştir. 

DAVA SAYISI 5 BİNİN ÜSTÜNDE 


TCK 285, en çok Ergenekon soruşturması için işletiliyor. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, geçen yıl kasım ayında, yalnızca Ergenekon soruşturması çerçevesinde gizliliği ihlalden açılan davaların sayısını 4 bin 139 olarak açıklamıştı. Ergin, bu rakamı henüz 2010 yılı için güncelleştirmiş değil. Sayının 5 bini geçtiği tahmin ediliyor. 

Vahim olan durum, davaların bir bölümünün artık sonuçlanma aşamasına gelmesi ve birbiri ardına çıkmaya başlayan mahkumiyet kararlarıyla birlikte sıkıntılı bir tablonun belirmesidir.

Burada yaşanan sıkıntılar basın yelpazesindeki her grubu, her gazeteyi etkileyen Türk basınının genel bir sorundur. 

Örneğin, Doğan Grubu'ndaki yayın organları için TCK 285'ten açılan davaların sayısı 644'tür. Bunların 395'i Ergenekon, diğerleri Ergenekon dışı davalardır. Bu sayı içinde Milliyet 213 dava ile birinci gelirken, onu 160 dava ile Radikal ve 124 dava ile Hürriyet izliyor.

Diğer gazetelerden örnek vermek gerekirse, Taraf için TCK 285'ten açılan davaların toplamı 310'dur. Star gazetesinde bu sayı 407 dolayındadır. Star'da gazetenin Ankara Temsilcisi Şamil Tayyar üç ayrı davadan toplam 50 ay hapis cezasına çarptırılmış, cezalar ertelenmiştir. Tayyar hakkında ayrıca 40 dolayında dava devam ediyor.

TCK 285, gazeteciler açısından Ergenekon dışındaki soruşturmalarda da sıkıntı yaratıyor. Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner hakkında bir dizi önemli habere imza atan Radikal muhabiri İsmail Saymaz'ın durumu buna örnek verilebilir. Saymaz, toplam 84 yıl hapis cezası üst sınırı eşiğinde olmak üzere toplam 10 ayrı davadan yargılanıyor. 

SORUN YALNIZCA TCK 285 DEĞİL


Buraya kadar verdiğimiz örnekler ağırlıklı olarak TCK 285'le sınırlıdır. Bunun dışında TCK'nın gazetecilere karşı işletilen başka maddeleri de söz konusudur. 

Hrant Dink'in ölümünde devlet görevlilerinin ihmallerini ortaya koyan belgeleri yazdığı için devletin gizli bilgilerini açıklamayı yasaklayan TCK 336'dan yargılanan Vatan gazetesi muhabiri Kemal Göktaş'ın durumu bu fasıldaki en çarpıcı örneklerden biridir. Göktaş'ın dosyası, 2'inci Asliye Ceza Mahkemesi'nden Özel Yetkili Mahkemeye gönderilmiştir. Göktaş, bu durumda Dink'in katilleriyle birlikte aynı adliyede, belki de aynı mahkemede yargılanacaktır.

Terörle Mücadele Yasası'ndan dolayı yargılanan, mahkumiyet alan gazetecilerin durumu ayrı bir yazı konusudur. PKK'nın açıklamalarını haber yapmak bile dava konusu oluyor. Örneğin Milliyet muhabiri Namık Durukan PKK'nın internet sitesinde çıkan bir açıklamadan yaptığı haber nedeniyle 7.5 yıl hapis cezası talebiyle yargılanıyor. Gazeteci İrfan Aktan'ın aldığı 1 yıl 3 ay hapis cezası son dönemdeki bir başka düşündürücü örnektir. 

Türkiye'de basın özgürlüğü açısından giderek ağırlaşan karanlık bir tabloya doğru yol alıyoruz.

2010-10-08

Hanefi_Avcı

'Ağustos 2010 tarihinde "Haliç'te Yaşayan Simonlar" adlı kitabı Angora Yayıncılık tarafından basıldı. Kitabında Fethullah Gülen cemaati'nin Emniyet İstihbarat Teşkilatını ele geçirdiğini ve telefon dinlemesi dahil yasadışı faaliyetlerde bulunduğunu iddia etti.[19] Daha sonra merkezde pasif göreve alınmayı talep etti, talebi kabul edildi.[20]'


Yukarıda Vikipedi deki Hanefi Avcı linki var. Hemen İngilizcesinin ve Almancasının yapılması lazım, en azından...
Normalde kafamı kuma gömüp yaşamaya çalışıyorum, ara ara medya istemeden hayatıma sızıyor. Tesafüden medyaya yakalandığım bir anda, baktım kı:



Hanefi Avcı nın yaka, paça götürülüşünü gösteriyorlar... Bir kere bu yaka, paça insan götürmek son derece barbar, Osmanlıdaki kelle asmaca zihniyetinden günümüze ulaşmış, 'ibret vermece' usulü ile yapılan son derece antidemokratik bir işlem...
Hadi onu geç, bu görüntüleri gösteren Fetoş un TV si. E peki H.A. Ne yazmıştı? Polisteki fetoşçu teşkilatı eleştiren bir kitap yazmıştı. Hanefi yi yerden yere vuran kim? Eleştirdiği teşkilatın TV si...Hııı pek hakkaniyet dolu canım! 
Biz de yediydik! 

Türkiye iğrenç bir yer! Kitabı aldım, daha okumadım, hatta aldığımı da unutmuştum, ama şimdi açıp, bakmak geliyor içimden... Çok da güzel yazılmış, şimdiye kadar okuduğum kadarı ile...Hatırlattığınız için teşşekkürler!

Ayrıca:
Şimdi farkettim. Alıntıda artık hyperlinkler, hyperlink olarak çıkıyor! Süper! Dolayısı ile Fethullah Gülen in sayfası da var Wikipedia da. Almancasını bi okuyun, lütfen. Alıntı ordan:

'Necla Kelek schreibt: "Nach außen hin vertritt er eine Art Islam light, nach innen propagiert er einen machtbewussten islamischen Chauvinismus." Sie nennt seine Bewegung daher eine "Sekte mit Konzernstruktur".[19] Aynen öyle, bence de.

2010-10-07

Başlıksız

En ufak bir başlık gelmiyor aklıma... Aslında yazmak istemiyordum ama birisi elime eski iki tane gazete tutturunca biraz baktım ve yine sinirlendim tabii ki...
Bir kere bu aralar Türkiye de olmaktan pek memnun, mutlu değilim...Düşünün ülkede arabanıza çarpıyorlar ve polis  'Bu işin bizimle alakası yok!' diyor...Bunu da kendi safdilliği ile haklı göstermeye çalışıyor... Israr etmek lazım, belki Fethullahçı olmak lazım, sistem yok çünkü, keyfilikler, saçmalıklar ülkesi Türkiye...
Malum artık normal bir polis teşkilatı da yok, ülkedeki bütün boş adamları imam ve polis yaptıktan sonra, bu boş adamları da politika üzerinden yandaş yaptıktan sonra, çıkarı olmayana niye hizmet etsin bu zatlar?
Hiçbir zaman prensip üzerinden çalışan bir toplum olmamıştık ki zaten!!!!!
Yargı da berbat durumda, sağlık sistemi boktan, siyaset islamofaşizm kıvamında, gel de yaşa bu ülkede!
Cehennemden fırlamış eşşeklerin ezan okuduğu bir ülkede nasıl maneviyat olabilir? (Lokman Süresi nde bir ayet var: 'Sesinizi alçaltın!' diye... Herşeyi güya peygamberin zamanında gibi yapıyorsunuz da, bunu niye peygamberin zamanındaki gibi yapmıyorsunuz? Peygamberin zamanında megafon mu vardı, elektrik mi vardı? Son beşyüzyılda Orta Doğu lu erkek ne yaptı? Elektriği siz mi buldunuz?
En ufak bilimsel veya sanatsal bir katkı geliştirebilecek güçte misiniz? En ufak bir bilimsel buluş için gerekli libido konstellasyonuna sahip değilsiniz ki...
Din maneviyat ile ilgilidir, türk küçük burjuvası boğazından, cep telefonu, arabadan başka birşey düşünmez...Dinle nasıl ilgileri, alakaları olsun ki...
Youtube iki yıldan fazladır yasak, ülkenin en iyi gazetecileri hapislerde çürüyor...
12 Eylül 2010 sonucu da  bu ülkedeki maddi hırsın herşeyin üzerinde olduğunu gösteren bir sonuçtur...

2009-07-20

Mustafa Kemal Atatürk_12 Mart 1881_10 Kasım 1938


Dün akşam Can Dündar ın 'Mustafa' sını seyrettik. Eşim bulmuş, getirdi. E ben de hayır demedim tabii. Ki film hakkında oldukça kötü eleştiriler okumuştum, ama tabii insanın bir de kendisinin izleyip, bakması lazım karar vermesi için, falan, filan..:-)
Ben beğenmedim pek, özellikle sonlarına doğru resmen saçmalıyor.
Şunu farkettim, ki bunu bu blogda hep tekrarlıyorum ama yine tekrarlıyacağım, Türkler Avrupa yı tanımıyor ve anlamıyor. En kötüsü merak etmiyor; adamlar kendilerini bile merak etmiyorlar ki...
Can Dündar rejisör değil, film yapımcısı değil, bu hırslı çıkış niye, onu da anlamadım.
Can Dündar Türkiye nin nerdeyse monopol olmuş Doğan medyasında çalışan bir makale yazarı. Nerden aklına esti bir Atatürk filmi yapmak, bilemiyoruz. Ama her türk çocuğunun içine kazınmış bir Atatürk vardır, gerçek Atatürk ile muhtemelen ilgisi olmayan, o da herhalde 'büyük adam' olmak için bir 'büyük adam' Atatürk filmi yapması gerektiğini içgüdüsel olarak hissetti. Yalnız küçük adam istese de büyük adam üzerinden büyük adam olamaz!
Küçük adamın büyük adam üzerinden büyük adam olma sevdası meşhurdur...Hayatta bazı şeyler kasarak elde edilmez, bazı insanlar hiçbir şey yapmadan 'büyüktürler', bazıları değildir. Allah isteseydi birçok şeyi Atatürk e nasip etmezdi, ama etti, hem de bu millete rağmen...:-))
Allah gani, gani rahmet eylesin, ruhu şad olsun. Dün zaten Miraç Kandili idi, hep onu (Atatürk ü) düşündüm, andım ve bu adi milleti...

2009-05-30

Nazım s Life

Romantic Communist by Timms, Edward

'The first full biography of Hikmet and a work of impeccable research.' --Charles King, Times Literary Supplement 'Goksu and Timms present the historical backround in detail. ... 'Nazim has ceased to be a cult figure of the communist world and become a poet of universal significance,' the authors say. This lucid, intelligent and formidably well-researched book is compelling evidence that this is indeed the case.' --David Barchard, Cornucopia 'Goksu and Timms present a wealth of documentation so objectively as to allow the reader to draw his own conclusions. ... Romantic Communist will allow contemporary students to access the contribution of Nazim Hikmet to world literature as well as Turkish literature, and to discover a figure whose importance for postcolonial studies has yet to be fully realized.' --Clare Brandabur, Edebiyat: The Journal of Middle Eastern Literatures 'An important study of a poet, playwright and prose writer whose life, ideas and work fuse into a fascinating national and international epic. ... This biography is also a salutary human rights document, dealing as it does with freedom of speech.'--Richard McKane, Journal of Turkish Literature 'This biography is thoroughly researched and elegantly written. It shows the reader a great poet at work and demonstrates how beneath the steely facade there also beat a vulnerable heart.'--Belma Otus-Baskett, Turkish Area Study Group News


Format:Paperback
Published:20/09/2006
Publisher:C Hurst & CO Publishers LTD
ISBN-13:

9781850658276

ISBN-10:

1850658277

My friend was reading this book and I could only look from time to time, but it is a very interesting book. If you read turkish history, then you would understand, that it hasn t changed much here.

2009-05-18

Turkish Activist Saylan (1935 2009) is dead


Türkan Saylan was a prominent figure of the opposition against AKP in Turkey. All her fault was to send girls to school in a country, where stone age tribes, uncivilised conservative people like Fethullah Gülen have tried to take power on the youth of Turkey. Abdullah Gül, actual President of Turkey, belongs to the group of Gülen, as everybody knows here.
Europe was very happy with Gülen, as they have interest at an unstabilized Turkey.
---
The mother of Prof. Türkan Saylan was from Switzerland and the people of AKP and Gülen have tried to make a racist case out of her case. They said that she makes girls christian... This was not true, because she was for a laique education, which stone age people can t understand here and obviously also in some provincial countries of Europe and obviously in pathetic religious country USA!!!!!!

18 Mayıs 2009 Cumhuriyet in internet sayfasından

'İstanbul- Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan, tedavi gördüğü hastanade sabaha karşı vefat etti.

17 yıldır mücadele ettiği kansere bugün saat 04.45'de yenik düşen ÇYDD Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan'ın 20 Mayıs Çarşamba günü yapılacağı açıklanan cenaze töreni, yarına alındı. Prof. Dr. Türkan Saylan yarın Teşvikiye Camii'nde kılınacak ikindi namazının ardından, İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verilecek. Böylece Saylan, yarına denk gelen 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramında defnedilmiş olacak.

Programa göre, Saylan için yarın saat 14.00'te Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nde anma toplantısı düzenlenecek. Toplantının ardından Teşvikiye Camisi'ne yürüyüş yapılacak. Saylan'ın cenazesi, Teşvikiye Camisi'nde ikindi namazının ardından kılınacak cenaze namazından sonra Halaskargazi ve Büyükdere Caddesi üzerinden Zincirlikuyu Mezarlığı'na yürüyerek götürülecek.
Cenazeye çelenk göndermek yerine ÇYDD'ye bağışta bulunulması istendi.

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) 2. Başkanı Prof. Dr. Ayşe Yüksel, Saylan'ın cenazesinin toprağa verilmesiyle ilgili tarih değişikliğini, Saylan'ın çocuklarıyla birlikte aldıkları karar üzerine yaptıklarını söyledi.

Saylan'ın yarın Teşvikiye Camisi'nde ikindi vakti düzenlenecek törenin ardından Zincirlikuyu Mezarlığında toprağa verileceğini belirten Yüksel, ''Bugünün 19 Mayısa denk gelmesi hepimiz için çok anlamlı. 19 Mayıs, Atatürk'ün Kurtuluş Savaşını başlatmak için Samsun'a çıktığı tarih. Ben bunu Türkan hocamızın bu anlamlı günde belki Ata'sına kavuşması gibi algıladım'' dedi.


"Devlet özür dilesin"

ÇYDD Başkan Yardımcısı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, gazetecilere yaptığı açıklamada, Ergenekon Soruşturması kapsamında "haksız uygulamalara maruz kalan" Saylan'dan devletin özür dilemesini istedi. ÇYDD Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Kaboğlu, gazetecilerin Saylan'ın ölümüyle, gözaltın alınmasının bir ilişkisi olup olmadığını sorması üzerine şunları dedi:
"Hiç kuşkum yoktur ki ömrünü yaşamanı, bütün etkinliklerini Türkiye'ye adamış, Türk insanın geleceği için özgürlüğü ve mutluluğuna adamış bir kişinin hukuk dışı olaylara bulaşmış görüntüsünün resmen verilmesi, tabiî ki bu ölüm sürecini etkilemiştir. Ama kişiliği o kadar farklı, o kadar kamuya yönelik bir tepkisi var ki; ilk tepkisi uğradığı haksızlığa değil, yakın arkadaşları olmak üzere ÇYDD şubeleri ve yöneticilerine yapılan hukuk dışı müdahale karşısında tepki göstermek olmuştur. Bu başlı başına Türkiye'nin yaşadığı 5-6 içinde bir hukuk skandalıdır ve bunun en iyi tezahürü de ÇYDD'dir."



Saylan'ın cenazesi Zincirlikuyu Mezarlığı morguna kaldırıldı

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan'ın cenazesi, hastaneden alınarak Zincirlikuyu Mezarlığı morguna kaldırıldı.

Tedavi gördüğü İstanbul Üniversitesi (İÜ) Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsünde hayatını bu sabah kaybeden Prof. Dr. Saylan'ın cenazesi, ÇYDD Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Aysel Çelikel, dernek yönetim kurulu üyesi Dr. Filiz Meriçli ile Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'ün de aralarında bulunduğu kişilerce hastaneden alındı.

Saylan'ın cenazesi, Meriçli'nin içinde bulunduğu bir ambulans ile Zincirlikuyu Mezarlığı morguna kaldırıldı.



"Ağlanmak sızlanmak bize yakışmıyor"

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) 2. Başkanı Prof. Dr. Ayşe Yüksel, ''Türkan Saylan'ın arkasında çok ağlamak sızlanmak bize yakışmıyor, o da bunu istemezdi'' dedi.

Tedavi gördüğü hastanede bu sabah vefat eden Prof. Dr. Türkan Saylan için Şişhane'de bulunan ÇYDD Genel Merkezi'ne taziye ziyaretleri yapılıyor.

Derneğin kurucularından Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ile genel merkezden ayrılırken basın mensuplarının sorularını yanıtlayan ÇYDD 2. Başkanı Yüksel, Saylan'ı yaşatmak için herkesin görevlerini belirlemesi ve yerine getirmesi gerektiğini kaydetti. Yüksel, ''Türkan Hoca Atatürk demokrasisini son derece anlamış hayata geçirmiş bir kişiydi ve en büyük arzusu 'ben okumak istiyorum ama maddi durumum yok' diyen kimse kalmayana kadar çalışmaya devam etmekti. Herkesin çağdaş yaşama ulaşma ereğinde yer almasını diliyoruz. O hepimizin içinde sonsuza kadar bizimle birlikte yaşayacak'' diye konuştu.

''Bundan sonra kendisine, Saylan'ın öğrencisi yol arkadaşı ve bir ölçüde 'manevi kızı'' olarak çok büyük sorumluluk yüklendiğini'' anlatan Yüksel, Saylan'ın hasta olduğunu kabul ettiğini ancak hasta gibi davranmadığını ve hastalığına böyle yaklaştığını bütün amacının da öğrencilerin eğitimine yönelik olduğunu ifade etti. Yüksel, ''Türkan Saylan'ın arkasından çok ağlamak sızlanmak bize yakışmıyor. O da bunu istemezdi. Onu mutlu etmek, huzur içinde olmasını istiyorsak onun amaçlarını yerine getirmeliyiz'' dedi.

ÇYDD kurucu üyelerinden Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu da sözlerine ''hukukçu kimliğimle bir şey ifade etmek istiyorum. Tam 5 hafta önce bu saatlerde gerek Türkan hocamızın gerek evinin, gerek dernek merkezinin, devlet görevlilerince aranmasıyla Türkan Hoca hukuk dışı bir işlemle karşı karşıya geldi. 5 hafta sonra hocamızı kaybettik'' diyerek başladı.


Saylan'ın evindeki aramanın sağlığına etkisi

Saylan'ın hukuk dışı eylemlere sürüklenmesinin tasavvur ve tahayyül dahi edilemeyeceğini söyleyen Kaboğlu, bu aramanın nedeni olarak 2 olasılık bulunduğunu belirterek, ''Birincisi ÇYDD amaçlarını devlet görevlilerinin kavrayamamış ve hala ÇYDD'den şüphe ediyor olabilir. İkincisi ise ÇYDD'nin etkinlikleri birileri rahatsız etmiş ve bu rahatsızlık ağında devlet görevlileri de var. Bugün ki beklentim sevgili Saylan'ı uğurlamadan devlet görevlilerinden bir hukuki özür borcu'' diye konuştu.

Evine arama yapıldığında Saylan'ın ilk tepkisinin 20 yıllık ajandalarının götürülmesine yönelik olduğunu anlatan Kaboğlu, yapılan aramanın hastalığını etkileyip etkilemediğine yönelik bir soru üzerine, ''Etkilemiştir, evet... Bu bir hukuk skandalıdır. Hiç kuşku yoktur ki ömrünü yaşamını bütün etkinliklerini Türkiye'ye adamış Türk insanın geleceği için özgürlüğüne ve mutluluğuna adamış bir kişin hukuk dışı olaylara bulaştığı görüntüsünün verilmesi hastalığına elbet etkilemiştir. Ama ilk tepkisi kendisinin uğradığı haksızlığa değildi. ÇYDD yöneticilerine yapılan muamelenin karşısında tepki göstermiştir'' dedi.