Bu aralar her zamanki kadar gazete okuyamıyorum. Hıncal Uluç un yazısını tesadüfen gördüm, yukarıda linkini veriyorum. Bu konu benim işim olmasa da, içim yanıyor...
Türkiye güzel iken yer yer çirkinleştirilmiş bir ülke. Millet vasat veya vasat altı ülkesini allayıp, pullayıp satıyor, gül gibi yaşıyor, biz gül gibi ülkeyi sömürüyoruz ve sömürtüyoruz. Yine biraz argo yazdım ama olayın özeti bu. Bunun sınırları düşündüğünüzden daha ileri gitmiş durumda...
Bir Türkiye ye, akdenize ait nimetleri bilmiyoruz. Türkiye yi küçümseme hastalığı var bir çok Türk te. Bunun tam tersi de yanlış olur ama elindeki nimetlerin değerini bilmeyenden o nimetleri alırlar...
Başka yerlerde insanlar sizden daha zor şartlarda daha uygar şartlar yaratıyorlarsa, gelip elinizdekileri alırlar... Bu ne kadar acı birşey biliyor musunuz?
Kış bizde yanlış algılanıyor, rahata çok alışmışız. Başka kültürlerin ne kadar zor şartlarda yaşadıklarını anlamak istemiyoruz. Antalya da mesela herşey yaz üzerine inşa edilmiş, halbuki Antalya nın kışı bazı başka ülkelerin baharı gibi... Çay bahçeleri aynen gecekondu anlayışımız gibi 'o an, o saat' için yapılmış kısmen... Halbuki uyduruk derme çatma şeyler yapacağına doğru düzgün camdan birşeyler yap, yaz kış kullanılsın... Kapalı, kış kültürümüz yok, panik oluyor insanlar hava 20 derece olmayınca...
İç turizme devamlı açık olmalı Antalya. Sonra öğrenci kenti yapılabilirdi Antalya. Üniversiteyi ben küçük gördüm. Zaten eğitimle aramız hiçbir zaman iyi olmadı... Ancak hızlı bir şekilde 'böyük paralar' peşinde koşan küçük zihniyetlerin esiri olduk. Bu yazı beni neden böyle vurdu ? Çünkü daha yeni bir kış turizm merkezinden geliyorum ve turizmin de öteki herşey gibi bir görgü, kültür işi olduğunu görüyorum. İçim yanıyor ama elden gelen birşey yok...
***
Mesela 4 yıldızlı bir otelde limon istiyorsun, sana soruyorlar limon mu, yoksa limon suyu mu diye ? Anlamıyorsun; 'Farketmez' diyorsun hıyar gibi. Tabii ne geliyor, limon suyu taklidi birşey...Çünkü limon pahalı, o coğrafyanın bitkisi değil. Akdenizden gelen bir insan bu kadar ekonomik düşünemiyor işte... Limon benim çocukluğumda hiç değerli birşey değildi ve kalitesi şimdi piyasada olan limonlardan daha iyi idi. Bazen limon görüyorum, limon ile alakası yok ve pahalı...
Hazır 'hıyar' demişken, bu en sevdiğim sebzeyi geçmeyelim övmeden...
Türk kahvaltısı Batı için pahalı, ekzotik şeylerden oluşuyor, onun için yurtdışında her yerde bulamazsınız ve ama yine de ısrarla kıymetini bilmiyoruz. İçim yanıyor...
Zeytin konusunda hikayeler biriktirdim... Zeytin yiyenleri kötü, kara renkli insanlar olarak gören insanlarla karşılaştım... Olacak şey mi? Böyle siyah ve acı birşey yemenin 'barbarca' olduğunu 'düşünenler' ile karşılaştım...Halbuki saftorikleri muhtemelen birileri geçmişte kandırmış. Aynen 'Kahve müslüman içkisidir, içmeyin, renginiz solar'' dedikleri gibi... Ne saflık Allahım!
Sonra birgün birisi kursta soruyor. Üstelik tatlı, hoş, Türkiye ye veya bana karşı düşmanlık beslemediğini bildiğim birisi.
'Siz Türkler kahvaltıda zeytin yiyormuşsunuz, doğru mu?' Bunu nasıl soruyor biliyor musunuz, 'Yok estağfirullah' diyeceğimden emin olarak ve sanki kahvaltıda insan eti yiyormuşuz gibi bir çehre ile... Ne diyeceğimi şaşırdım. 'Yeriz tabii niye yemeyelim ? Siz de bulsanız, siz de yerdiniz.' demedim herhalde ama şaşırdığımı hatırlıyorum. Üstelik bunu soran bir Akdenizli idi bir Orta Avrupalı da değil.
Daha böyle çok hikaye var... Bunları Avrupalıların nasıl herşeyi kültür politikaları ile 'halletmeye' çalıştıklarının bir göstergesidir diye yazıyorum...
Kendisinde yetişmeyen şeyi kötülüyor ve bilinçte ona kötü bir yer edindirmeye çalışıyor ki, kendi parası dışarı gitmesin... Dışarıdaki para ona gelsin. Bu oluyor da üstelik.