2008-05-14

Günce

Birdenbire blogların teması değişti. Birkaç tane değişik blog yapmak yerine bir blog yapmayı tercih ettim, çünkü okuyup, yazan insanın bilincine çok fazla şey girer ama çıkış olmazsa bu sağlıklı olmaz. Konu zaten bilinç. Okuduklarımızdan, seyrettiklerimizden, dinlediklerimizden, gördüklerimizden etkilenen bilinç...
Türkiye nin dertleri bitecek gibi değil, sadece burda yaşamak bile insanı bir süre sonra dertli yapıyor. Gazetecilerin ve 'aydın' sayılanların seviyesizliği inanılır gibi değil. Her gün Türkiye nin ne büyük bir batak olduğunu insan daha iyi anlıyor. Çok büyük değişimler lazım... Bu değişimlerin arkasında duran kitleler lazım. Şu anda öyle birşey gözükmüyor ufukta. Umarım yanılıyorumdur...
Bazen acaba hiç mi gazete okumasam diye düşünüyorum. Ama insan yine dayanamayıp, sağda, solda bir yerde gazete okuyor. Kısa, kısa aklıma takılanlar...

Radikal Gazetesi nde yazan İsmet Berkan ın değişik zamanlarda okuduğum üç yazısının bir özelliği vardı; tamamen saçma ve mantıksız şeyleri mantıklı imiş gibi göstermeye çalışma...İnanılmaz bir yüzeysel düşünme
şekli... Ergenekon soruşturması üzerine yazdıkları hakkında Ali Sirmen in üstü kapalı bir eleştiri yazısı vardı, aynen katılıyorum. Sonra konu ile alakasız ama yine de bir insanın ne kadar bilip, bilmediğini veya özenli, özensiz araştırdığını gösteren içinde kuantum fizik lafı geçen ama tabii konu ile uzaktan yakından ilgisi olmayan başka bir yazısı vardı. Oturup üstüne yazı yazmaya değmeyecek kadar sığ olduğu için, yazdıkları yanlış da olsa uğraşma isteği duymadığım ama şaşırdığımı hatırlıyorum. Ama en son saçmalaması beni çileden çıkarttı. 'Orta sınıf' üzerine yazdığı şeyler aynen AKP kadar sığ düşünen bir subkültürden geldiği izlenimini insanda uyandırıyor. 'Radikal' zaten hep söylediğim gibi tamamen yanlış bir isim o gazete için; 'Statüko' asıl adı o gazetenin.:-)

***

Mehmet Ali Birand ın 'AB ve Ulusalcılar' diye bir yazısı vardı; ona ayrıca bir yer ayırdım. Ama elimde olmadan bütün bu dazlakların beyni fazla güneş ışığından mı bu şekilde çalışıyor diye düşünmeye başladım.:-)

***

Yine istemeden Taha Akyol un 'emperyalizm' ile ilgili bir yazısını okudum. Çok komikti. Avrupa yı hiç tanımadığı o kadar belli ki... İşte insan sermaye gazetecisi olarak bir yere kadar gelebiliyor bu kapalı ülkede... Kendisi tek değil, yoksa eleştirmezdim, çok belli zihniyetlerin prototipi olduğu için değinme ihtiyacı duydum... Efenim insan nasıl hem AB ye girmeyi, hem de anti-emperyalist söylemi bir arada götürebilirmiş? Bunu Baykal için söylüyor... Ama belliki dindar insanlara özgü bir ahenk illuzyonu var kafasında ve Avrupa daki çeşitlilikten bihaber... Sonra Avrupa nın tartışma ve politik savaş kültüründen bihaber olduğu gözlemleniyor...
Bir; Avrupa tek sesli bir organizasyon veya yer değildir. Avrupa krallık veya padişahlık değil. Şu anda bir sağa kayma var ama bu konjünktüreldir ve Türkiye deki kendi kendini sömürgeleştiren zihniyetle taban tabana zıttır. Görüş olarak sağda birlik sizin sömürülen, onların da sömüren taraf olduğunun bir kere daha altını çizer sadece.(Hele de siz böyle sömürülmeye can atarken, onlar ne yapsınlar?) Tabii ki Avrupa kendi çıkarlarını koruyacaktır, hele de karşısında Türkiye gibi en ufak bir demokratik kültürü olmayan doğulu bir ülke varsa... Doğu kendi kendine iktidarı sorgulamayı maalesef bir kültür, bir alışkanlık haline getirememiştir. Çünkü doğru,düzgün bir itaat kültürüne de sahip değildir...Fırsatçı ve keyfidir. Şahsiyetisiz bir anlık çıkar politikası üzerine götürür herşeyi... Bu 'şark kurnazlığı'nın düzgün bir liberalizm ile ilgisi yoktur. Suudi Arabistan zengin ve Amerikan yandaşı bir ülkedir, ama demokrasiden ve liberalizmden orda söz edilebilir mi?

***

Yine aynı gazetede Kadri Görsel in yanılmıyorsam 'Bon pour l orient' diye bir yazısı vardı. Doğru teşhistir, güzel bir saptama, aynen öyle ama orda da hala Avrupa yı tam olarak nereye oturtacağını bilemeyen bir tavır var bence. Yazıyı eleştirmiyorum, birçok yazı okudum ve benzer taraflarını bulmaya çalışıyorum görüşlerin.
Arkadaşlar Fenerbahçe - Galatasaray maçında Fenerbahçe Galatasaray için gol atar mı? Siz niye böyle duygusal beklentiler içerisindeniz ki?
Yine de tabii centilmen olmak gerekir. Olay bir aşk ve nefret hikayesi değil, olamaz, böyle şeyler bireyler arasında olabilir, kurumlar arasında olamaz... kurumları birey gibi görme güçlü kurumsal organizasyonları olmayan toplumlara, yani Türkiye gibi bencil ve birbirinden birey olarak kopuk toplumlara özgüdür.
Sonra laiklik Avrupa da her ülkede aynı şey değildir, bu da Avrupalıar için doğaldır, çünkü her ülkenin ayrı bir geleneği ve tarzı vardır. (Portekiz ve İrlanda nın laiklik tarihi ile Fransa nın laiklik tarihi birbirinden farklıdır, hem de çok farklıdır. Bunlar zaten biliniyor Avrupa da. Ama Tr Avrupa yı bir padişahlık olarak görmekte israr ediyor, çünkü kendisinin başka bir kategorisi yok. Çeşitlilikten korkuyor, bir doğru olacak, hepsi koyun gibi onun peşinden gidecek...)
Tr nin de kendine özgü bir tarzı olması gerekir, ama işte Tr. bunu yapamıyor. AB nin içerisinde olan ülkelerin hiçbiri için bu kadar iç politikanın üzerine konuşulmaz, Türkiye nin iç politikası üzerine konuşulduğu kadar. Ama burda bence Türkiye yi yönetenler hatalı, kendi halklarını polisle takip ettirip, ondan korkanlar tabii ki yurtdışında yandaş aramak zorunda kalırlar...Bu yüzden Tr ye sömürü muamelesi yapılıyor, bu da gücünü gerçek, bilnçli, eğitimli bir orta sınıftan değil de,
sermaye ve kömüre karşı oy veren gecekondu sakinlerinden alan bir oluşumun çıkmazı oluyor tabii.

Hiç yorum yok: