2007-01-30

Orhan Pamuk ve Istanbul




S 99, Orhan Pamuk, Istanbul
'İki kelime ve duygu arasındaki asıl fark, (....) Istanbul da geçmiş zaferlerin ve medeniyetlerin tarihinin ve kalıntılarının çok yakında olmasıdır. Ne kadar bakımsız, ilgiden yoksun ve beton yığınları arasına gömülmüş olurlarsa olsunlar şehrin yalnız büyük anıtsal camileri ve tarihi binaları değil, kenardaki köşedeki küçük kemerleri, çeşmeleri, mescitleri bile onlar arasında yaşayan milyonlarca kişiye bir büyük imparatorluktan artakalmış olduklarını acıyla duyurur.'

Bu hissi çok iyi tanıyorum. Kayıtsız kalamadım bu satırları okuyunca... Orhan Pamuk 'hüzün' kavramını 'tristesse' den farklı birşey olarak düşünüyor ve bunu anlatmaya çalışıyor. Ama bu kavramsal farklılık açıkçası benim hiç umurumda değil. Ben onun Istanbul u tarifini bazen kendime çok yakın ve bu yüzden kendimce doğru bulduğum için tekrar yazmak istedim bu satırları...Bazı şeyler de bana uzak ve yabancı geliyor, onları da genellikle yaş farkına veya başka şeylere bağlıyorum...

Çocukken anlamıyordum ama ben de bu yaşımda Istanbul a başka gözlerle bakıyorum. İnsan işte o zaman yıkımın ne kadar büyük olduğunu anlıyor...
Eminönü ndeki Yeni Camii hakkında ben hiç bir seminer dinlediğimi veya bir kitap okuduğumu hatırlamıyorum...Bu da bir kayıp, aynen Cami nin etrafının katledilmiş bir şehir görüntüsü arzetmesi gibi... Istanbul un coğrafyası göz önüne alınarak yapılmış o camii ve çok güzel düşünülmüş. Fakat Cumhuriyet eski zenginliğini unutmak isteyen bir küçük burjuva zihniyetiyle, hatta aptal bir modernlik hayranlığı ile davranarak en olmadık yerlere yol geçirmişler... Istanbul daki yol güzergahları o kadar kötü yapılmışki, insan düşündükçe hasta olur...
Dolmabahçe nin kapısının önünden, Boğaz ın kenarından yol geçiyor... Penetrant bir erkeklik göstergesi sanki yollar... Zaten modernliği de bu şekilde anlamadı mı Türkiye deki bir çok insan ?
İşte bu işin en acıklı ve en çetrefil kısmı bu ülkenin zihinsel coğrafyasında... Osmanlı veya Osmanlı dan arta kalan insanlar askeri gücü aşırı çok önemsiyorlardı. Halbuki Batı Medeniyeti sadece askeri güce dayanan bir medeniyet değildir...
Çok hızlı düşündüğüm için herşey birbirine karışıyor belki. Dolmabahçe nin kapısının uzun ve geniş bir bahçeyle varılması gereken bir kapı olduğunu herkes görür. Öyle bir kapının kendini gösterecek bir alana, bir çevreye ihtiyacı vardır. Düdük gibi önünden cadde geçirilmez.
Aynı penetrant zihniyet başka yerlerde de var... Pamuk un anlatmaya çalıştığı gibi yenilgiden kaçış unutmakla yapılmaya çalışılmış sanki... Yenilgi geleneksel kategorilerde passivlk, edilgenlik olarak algılandığından devamlı bu edilgenliği aşmaya çalışan penetrant bir küçük burjuva erkek zihniyeti var sanki bu yollarda... Halbuki bu başlı başına zihinsel olarak yanlış bir yorum... Yenilgiyi de yanlış yorumlarsanız daha büyük ve ciddi yenilgiler sizi kovalar... Pamuk bu konuda da haklı bence. Ki tam olarak bilmiyorum aynı şeyi mi dişünüyoruz...

Hiç yorum yok: