2007-04-22

Ada Olmak ve Japonya


Evet, adaları dolaşıyoruz şimdi de sanal olarak. Ada olmak coğrafi olarak bazı avantajlar sağlıyor. Eskiden savaşlar daha çok kara üzerinde oluyordu ve ada insanlarının kendilerini dış etkilerden korumaları daha kolay oluyordu. Japonya Avrupa nın yayılmacılığından uzun süre kendini bu sayede koruyabildi. Hammadde kıtlığı çeken Avrupalılar aynen haçlı seferlerinde olduğu gibi bir bahane bulup Asya nın hazinelerini ellerine geçirmeye çalışıyorlardı. Şu anda okuduğum ilginç bir kitapta yazdığı gibi misyonerlik sömürünün bir ayağı idi. Misyonerler 'Biz savaşçı değiliz, sadece gariban dindar insanlarız.' ayağı ile o ülkeye giriyorlar ama gitgide o ülkeyi içten ele geçirmeye çalışıyorlardı. (Mesela Japonya da ve Çin de belli bir sayıya gelince artık o ülkenin hükümdarına değil, Papa ya tabii olduklarını iddia ediyorlardı.) Misyonerlik sömürünün önemli bir ayağı idi.Eski Avrupalı zenginler biraz saf olan ve en ufak bir kariyer şansı olmayan kendi insanlarını (genellikle sermayesi olmayan sınıflar; küçük burjuva ve köylü) kullanmış oluyorlardı böylelikle. Özellikle yayılmacılığın ilk yüzyıllarında Portekizlilerin cizvit papazları ile yaptıkları yayılmacılıkta... Zenginler ve kilisenin ilişkisi her zaman kuvvetli olmuştur Batı da, çünkü birbirlerinden para olarak bağımlı olduklarını bilirler. Yani sömürü sadece dışta değil, en başta Avrupa nın kendi içinde başlıyordu.
Doğu da bu insanlar en başta gerçekten ruhani insanlar olarak algılanıyor ve ses çıkarılmıyordu. Ama bunun Batı nın bir Truva atı olduğunu anlayan Asya lılar geç uyandılar. Mesela Japon. En başta ciddiye alınmayan, hatta saygı duyulan ve ruhani insanlar oldukları sanılan kişilerin sömürünün baş aracı oldukları anlaşıldığında, inanılmaz bir hiristiyan takibi başladı Japonya da. Bunun üzerine hiristiyanlığı bahane ederek bir 'eziyet çeken zavallı keşiş' numarasıyla 'fetih' peşinde koşan asıl zengin tabakanın foyası çıktı ortaya.
Bunlar tarihten sayfalar. Şu anda artık her din herkese açık. Kim ne olmak istiyorsa, olsun. Hiristiyanlık ta asla kendini duyuramamış, anlaşılmamış bir din değil. İsteyen kişi hiristiyanlığı bulur ve olur. Misyonerliğin en ufak bir manası yok. Zaten her zaman insan ruhu üzerinden güç ve iktidar elde etmeye çalışan adice bir tarafi olmuştur misyonerliğin. Aynı şekilde islamın da eskisi gibi yayılmasına artık gerek yok. Islamın hiçbir zaman hiristiyanlar kadar hırslı bir misyoner ordusu olmamıştır ama islamın da bu şekilde yayılması artık ayıptır. Yani hangi dinden olursa olsun misyoner faaliyetler yasaklansın. Vicdan hürriyeti olan yerde, kimin ne olduğu önemli değildir. İnsanlar dünyaya komünist, hristiyan veya müslüman olarak gelmez. Toplum onları o kılıfa sokar.
İçimizdeki toplumdışı belki de en insani tarafımızdır.

Hiç yorum yok: