Karbondioksit zehirli bir gaz. En başta Istanbul da dolaşırken acaba burdaki insanlar evrim mi geçirmiş, onlar da ağaçlar gibi karbondioksit ciğerlerine çekip, dışarı oksijen mi veriyorlar, ayn zamanda duyma eşikleri yukarı mı çıkmış diye kendi kendime sormaktan kendimi alamıyordum.
Bir kere Mecidiyeköy de, o en berbat yerlerinden birinde durup (mesela viadük altı) ölçüm yapmak istiyorum. Gürültü desibeli ve kirlilik ölçümü.
Normal ölçülerin dışında birşey çıkacağından eminim. Aynı zamanda ben hep Mecidiyeköy ün bir zamanlar ( o kadar da uzak bir tarih olmasa gerek) dut ağaçları ile dolu olduğunu duydum... Ben kendim görmedim, ama Mecidiyeköy eskiden bir kavşak değil, bir sınırmış. Şehrin sınırı imiş ve tarım ile uğraşılırmış orda.
Dut ağaçlarına hala üzülüyorum... Dut her yerde yetişen birşey değil. Avrupa da bir çok kişi dut (beyaz dut özellikle) yememiş, görmemiş bile. Onlar olsa şehrin bir yerini yine tarla olarak bırakır, yılın belli bir zamanı bütün ahali oraya dut toplamaya giderdi.
Ama orda gerçekten bizdeki kadar büyük göç dalgaları yaşanmadı. Dolayısıyla 'ahali' diye birşey olabiliyor orda. Istanbul Kurtuluş Savaşı ında bir işgalden kurtuldu ama Anadolu nun işgalinden kurtulamadı. Devlet denen organizasyon bizim gibi herkesin kendisini düşünmekten gurur duyacak kadar bilinçsiz olduğu yerlerde yeterince güçlü ve namuslu olmadığından merkezden planlama yapılamıyor. Veya merkezi planlamayı yapanlar da yeterince bilinçli değil,
Yukarıda ağaç dikerek karbondioksit gazıyla başetmek konusunda bir link var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder